Kara Tahtalı Claire

Gelin biraz temel yarış dinamiklerinin dışına çıkıp biraz daha arka planda kalan bir kişiyi tanıyalım bu yazıda: Claire Pedrono.

Claire, profesyonel bir bisikletçi değil, en azından bugünlerde. Birkaç yıl öncesine kadar o da aktif olarak yarışıyormuş aslında. Hatta toplamda bisikletinin üzerinde 12 yıl geçirdiğini söylüyor, özetle hayatının yarısı bisiklet üzerinde geçmiş. Öyle pasif ya da vasat denilebilecek bir sporcu da değilmiş, Fransa ulusal genç takımının bir üyesiymiş, Brittany bölgesinin birkaç kere şampiyonu olmuş, hatta 2005 yılında Tour de France Féminin’de (Tour de France Kadınlar) bile yarışmış.

Sonrasında ise aktif bisiklet kariyerini sonlandırmış. Neden sonlandırdığı konusunda bir bilgi bulamadım. Ama bunca yıldır bisikletin içinde yer alan ve kadın bisikletinin Tour de France’ın da bile yarışmış bir bisikletçinin kariyerini sonlandırması üzücü. En büyük olasılık kadın bisikletinin hala içinde bulunduğunu finansal sıkıntılardan etkilenmiş olduğu. Neyse, daha fazla spekülasyon yapmayayım ve gerçeklere dönelim. Gerçek olan Claire’in bisiklet kariyerini sonlandırdıktan sonra ofis mesleklerinden birini tercih etmiş olması, kendisi şu an hayatını finansal risk analisti olarak kazanıyor.

Claire Pedrono, kara tahtasıyla  pozunu vermiş. Tahtadakileri kısaca anlatmak gerekirse, 38, 86, 99, 144 numaralı bisikletçilerin kaçışta olduğunu ve pelotonun 30 saniye önünde oldukları anlamına geliyor [1].

İşin güzel tarafı aktif kariyeri sonlandıktan sonra bile bisiklet dünyasından kopmamış Claire. Tour de France’ı hep merakla takip ediyormuş ve asıl hayali de bu büyük organizasyonun, bu büyük şölenin bir parçası olmakmış. Bir parçası olmak derken hani böyle yarışçı anlamında değil, daha çok organizasyonda görev alan herhangi bir insan olarak bir hayali varmış. Orada bulunmak, her gün peloton ile şehir şehir Fransa’yı dolaşmak, bisikletçilerin dağ, tepe dinlemeden binlerce kilometre yol kat etmesine tanık olmakmış Clare’in asıl istediği.

Bu rüyasının gerçek olabilme ihtimali ilk kez 2009 yılında ortaya çıkmış.  Credit Agricole’un düzenlediği bir ödül törenine Tour de France’ı düzenleyen organizasyon olan ASO’nun başındaki isim Christian Prudhomme da katılım göstermiş. Claire da bu törendeymiş ve Prudhomme’a bu kadar yaklaşmışken bu şansı iyi değerlendirmek istemiş. Direk olarak kendisini bulup Tour de France’ta kendisine bir iş ayarlayabilir mi diye sormuş. Muhtemelen Prudhomme benzer istekleri en kötü ihtimalle gün aşırı alıyor, Claire de bunun farkındaymış, bu nedenle hazırlıklı gitmiş.

Claire her zaman olduğunu gibi güler yüzüyle kameraları selamlamış. “2012 Tour’una hoş geldiniz” mesajıyla ev sahibi modunda [2].

Küçük yaşlardan beri bisiklet dünyasının içinde olduğunu ve en büyük hayalinin Tour de France’ta görev almak olduğundan bahsetmiş. Hani ne iş olsa yaparım, görevin içeriği çok önemli değil demeye getirmiş bir anlamda. Hatta yanında CV’si bile varmış ve onu da hemen Prudhomme’a takdim etmiş. Tabii orada evet/hayır gibi net bir cevap alamamış ve beklemeye başlamış.

Birkaç ay sonra telefonu çaldığında karşıdaki ismin Lawrence Bezault (Yarış Direktörü Yardımcısı) olması amacına ulaştığının bir işareti olmuş. Bezault da direk olarak kendisini Nisan ayında koşulan Tour de Picardie’de ye davet etmiş ve Ardoisière görevini teklif etmiş. İngilizce’ye slate olarak çevrilen bu görevin sorumluluğu ise yarış devam ederken görevli motorsikletlerden birinde yolculuk etmek ve yarış direktöründen aldığı zaman bilgilerini kaçış grubuna ve pelotona kara tahtayla iletmek. Yazıyla açıklaması biraz karışık gibi ama fotoğraflar zaten oldukça açıklayıcı. Tour de France’ı veya diğer herhangi bir etap yarışını takip etmiş olanlar hemen anlayacaktır.

2010 yılında Tour de Picardie’de ardoisière olduktan sonra bir nevi kadroya geçmiş Claire. Bundan sonra ASO’nun yarışlarında düzenli olarak görev almaya başlamış. En büyük hayali Tour de France için çok beklemesi de gerekmemiş, aynı yılın yani 2010 yılının temmuzunda ilk kez Tour de France’ta görev almış. O zamandan bu yana da 2011 ve 2012’de de yine Tour’da görevini yerine getirmiş. Bayağı bayağı Tour’un gediklisi olmuş.

Sarılar içerisindeki motoru ve kıyafetleriyle uzaktan bile rahatlıkla seçilebiliyor. Sürücü ile iletişime geçip bir pelotona, bir de kaçış grubuna gidip sürekli olarak zaman farkını bildiriyorlar [1].

Ekstra bir bilgi olarak da ekleyeyim bu görevi gerçekleştiren ilk kadınmış kendisi aynı zamanda. Ondan önce bu pozisyonda hep erkekler görev almış. Dışarıdan bakıldığında çok zor bir görev gibi gelmeyebilir. Ama sonuçta motorsikletin arkasında zaman zaman ellerini de kullanmadan dengede kalmayı başarması gerekiyor ve tabii bu arada kara tahtaya notlar alıp bunları da bisikletçilerle paylaşması da şart. Geniş ve düz yollarda bu çok daha kolay ama parke taşlar üzerinden geçerken ya da 100+ km/s hızla yokuş aşağı giderken bunları gerçekleştirmek göründüğü kadar kolay olmayabilir.

Kendisini sizlere tanıtmak istememdeki asıl amaç en başta da söylediğim gibi yarışların kalbinde bulunan ve her gün ekranda gördüğümüz ama hikayesini bilmediğimiz yardımcı aktör ve aktrisleri tanımak. Böylece bisiklet dünyası hakkında daha derin ve doygun bir resme sahip olmak. Bir de şunu itiraf etmeliyim Clare’in hikayesindeki “bisikletten kopmama ve amacına bir şekilde ulaşma” teması da ilgimi çekti. Yani özet olarak şöyle düşünebiliriz. Sonuçta bu arkadaş çok da başarısız sayılmayacak profesyonel bir bisikletçiymiş. Yine de aktif kariyerini bitirmek durumunda kalmış ve yine de bisikletten kopmamış.

Prudhomme ile konuşurken Tour’da kalem, afiş dağıtma görevi bile verseniz onu da yapmaya hazırım diyecek kadar da bu işin içinde yer alma konusunda son derece tutkulu birisi. Hani aktif kariyerini sonlandırdıktan sonra bu derece tutkuyla bisiklet dünyasına tekrardan dahil olma çabası bence son derece takdire şayan. Bu kadar tutkuyla çabaladıktan sonra da amacına ulaşmış olması da oldukça sevindirici. Tebrikler ve kolay gelsin Claire!

Şimdi de hikayesini biraz da Clare’in kendi ağzından dinleyelim:

 

Not: Bu hikayede çözemediğim bir husus var, onu da belirtmeden geçmeyeyim. Claire arkadaşımızın aslında finansal risk analisti olarak çalıştığını belirtmiştim. Yani aslında tam zamanlı olarak çalıştığı iş analistlik ama Tour’da 3 hafta boyunca ve diğer yarışlarda da ardoisière’lik yapabilecek kadar zamanı ve imkanı da var anlaşılan. İşte burası bana ilginç geliyor. Bu iki görev beraber yürütülmesi zaman açısından pek mümkün değil gibi, çözebilen varsa lütfen bir haber etsin.

 

Kaynaklar:

[1] http://www.cyclingtips.com.au/2012/07/time-gap-claire-a-summer-dream-job/
[2] http://velonews.competitor.com/2012/07/gallery/all-access-gallery-the-inner-workings-of-le-tour_231267/attachment/bienvenue

Sayfanın oluşturulma tarihi: 24 Eylül 2012
Sayfanın son güncellenme tarihi: 24 Eylül 2012

This article has 4 comments

  1. Özgür Reply

    Harika bir yazı Buyruk teşekkürler. Bu iş Tur’da yapılacak en güzel işlerden biri olsa gerek. Bütün yarışın heyecanını yarışın içinden izlemek, kaçan grubun yarışa kattığı zevki onların hemen önünde görmek ve onlarla bu anı paylaşmak, zaman farklarını herkesten önce bilmek çok ayrıcalıklı olsa gerek. Bütün etapları yarışçılarla birlikte gezip dolaşmakta cabası. Bu işi yapmak isterdim :)

  2. buyruk Reply

    Çok güzel özetlemişsin Özgür, empati zirve yapmış resmen. :) Dışarıdan birine gösterseniz ne kadar basit, sokaktaki çocuğun bile yapabileceği, herhangi bir getirisi olmayan bir görev olarak görür bunu. Ama işin içinden bakınca durum kesinlikle değişiyor. Sadece 3 hafta boyunca pelotonla şehir şehir dolaşmak bile bizlerin hayalini süslerken, Claire, yarışın içinde bisikletçilerle aynı havayı soluyarak, onların çektiği acıyı bir-e-bir görüp hissederek geçiriyor günlerini. Olmazsa biz de mi part-time olarak başlasak? :)

    • Özgür Reply

      Aslında öncelik olarak Cumhurbaşkanlığı turu ile başlayabiliriz :) Geçen yıllarda teklif gelmedi değil hani, görev alan arkadaşlarım var. Kara tahta işi değil ama takımların otel organizasyonu, finish düzeni ve güvenliği gibi lojistik ağırlıklı işler. Yine de bizim için son derece ayrıcalıklı olurdu. Geçen sene marmaris finişine gitmiştim, bir kaç sporcuyla fotoğraf çektirdim. Petacci ve Graipel başta olmak üzere. Hayranlıkla izlediğin adamları görmek bile ayrı bir mutluluktu. Gorilla lakaplı Graipel’in çok da iri bir adam olmadığını görünce şaşırmıştım :) Meğer sprinte kalkınca büyüyormuş herif :)

      • buyruk Reply

        Çok güzel bir noktaya değinmişsin, önce evden başlamak lazım. :) Ben de son etap olan İstanbul etabına gitmiştim, hafiften bir şaşkınlığa uğradım. Bu kadar zamandır izlediğin adamları direk karşında görmek biraz ilginç oluyormuş hakkaten.

        Eğer bir şansın olursa 2013 Türkiye Turu’na bir şekilde dahil ol derim. Özellikle pelotonla gün gün etap etap seyahat etme şansın olursa. 1 kere bile yapılsa kesinlikle çok güzel anılar bırakır.

        Greipel’in benim de çektiğim bir fotoğrafı var, bildiğin Türk kası vardı adamda. :)

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir