BBC: Lance Armstrong Röportajı: Doping, Geçmiş ve Gelecek – Bölüm 2
Gurur ve PR
DR: Duvarda asılı olan sarı mayolara bir bakalım. Hala adil bir şekilde yarışıldığını düşünüyor musun?
LA: Bence öyle ama birlikte yarıştığım bisikletçilerin bu soruya cevap vermesi daha doğru olur. Jan Ullrich’e, Zulle’ye, yedi yıl boyunca yarıştığım 200 bisikletçiye soralım.
İsviçreli Alex Zulle 1999’da Armstrong’un ardından ikinci oldu, Alman bisikletçi Jan Ullrich ise üç kez Armstrong’un ardından ikinci oldu.
DR: Ama ben adil yarışma ortamının olmadığını düşünüyorum. Dopingle ilgili problem de bu, daha etkili olması için kliniklere, iyi doktorlara ihtiyacın var ve bu masraflı bir durum. Yani kimin en iyi bisikletçi olduğunu bilmiyoruz.
LA: Ben adil olduğunu düşünüyorum, bu ne kadar kötü bir şey olsa da öyleydi. Bizim muhafazakar bir sistemimiz vardı. İlk Tour zaferimde 181 numaralı bisikletçiydim, wildcard ile katılan takımlardan biriydik. Küçük, düşük bütçeli ve bilimsel açıdan gelişmemiş bir takımdı. Yani yarışın New York Yankees’i filan değildik. Sonraları takım büyüdü, ama bu zamanla bizim başardığımız bir şeydi.
Armstrong’un takımı US Postal 1999’da Tour’un organizatörleri tarafından verilen üç davetiyeden birinin sahibiydi. Yarışta her bisikletçninin 1 ile 199 arasında bir numarası olur ve lider bisikletçiler 1, 11, 21, 31 numaralarını taşır.
DR: Söylediklerin USADA’nın tanımıyla “en sofistike, profesyonel ve başarılı” doping programı ile pek uyuşmuyor.
LA: Bu doğru değil, Lance Armstrong spor tarihinin en büyük hilekarı değil. US Postal en sofistike doping programı değildi. Doğu Almanya, Batı Almanya, Türkler, Ruslar ve dünyadaki bütün büyük spor ligleri hakkında okuduğunuz şeyler ışığında böyle bir şeyi söyleyemeyiz.
Tamam Travis Tygart ve USADA ses getirmek istiyordu. Kullandıkları bütün o kelimeler çok iyi. PR için çalışıyorlar, sansasyon yaratıyorlar. Ama söyledikleri doğru değil. Doping vardı, pis bir durumdu, berbat bir zamandı. Ama diğer bütün manşetler doğru değil.
Bisiklet Temiz Olabilir Mi?
“Çözümün anahtarı kültürel değişim”
Armstrong’un eski takım arkadaşlarından Floyd Landis, Armstrong’un emekliliğinden sonraki yıl yapılan 2006 Tur’unu kazandı ve testesteron dopingi yaptığı ortaya çıktı. 2010’a kadar masum olduğunu savunsa da, temize çıkmak kendi isteğiydi. Armstrong’un itirafıyla sonuçlanan olayların fitilini de bu kıvılcım ateşlemişti.
DR: Doping her zaman sporun bir parçası mı olacak?
LA: Kısa yoldan başarıya ulaşma isteği her zaman olacaktır, özellikle de Tour gibi zor bir yarışta. Champs-Elysees etrafında 21 günlük bir yarış yaptıklarında durum farklı olabilir. Zor bir yarış, aynı zamanda çok güzel, ama zor. Kötümser olup doping her zaman olacak demek istemiyorum, ama o istek kaybolmayacaktır.
Çözümün anahtarı 2006’da başlayan kültürel değişiklik. Bu değişim ne kadar güçlü? Çünkü bu da sınanacak. EPO değilse bile bu XYZ ya da ABC filan olur. Pelotondaki 200 bisikletçi arasında gerçek bir kardeşlik var mı? Gerçekten de “Hayır, biz doping yapmıyoruz ve sen benim bu spordan kazancıma mani oluyorsun.” denilebilecek bir kültür var mı? Çünkü olacak olan şey bu. Birkaç skandal daha olursa spor gerçekten içinden çıkması zor bir problem yaşayacak.
DR: O kültüre şu an sahip değil miyiz?
LA: Hayır henüz değil, çünkü temeller daha yerine oturmadı. UCI’ın çok az gücü var ama Tour de France’ın sahibi ASO dominant olan taraf, takım sahiplerinin sponsorlarla maksimum bir ila üç yıl süren sözleşmeleri var, bisikletçiler aydan aya ve yıldan yıla yarışıyor.
Herhangi bir birliktelik ya da anlaşma olmadıkça “ne istersem onu yaparım” diyenler olacaktır. Ama bunu değiştirebiliriz.
Hesaplaşma
DR: Sponsorlarını kaybettin, [dopingin] finansal sonuçları ne oldu? Bir rakam belirtebilir misin?
LA: Muhtemelen tahmin edebilirim ama neyse ne artık. Önemli bir miktar ama bu benim hayatım. Bir dolar da kaybetsem 100 milyon dolar da kaybetsem kimse benim için üzülmeyecek. Gelecekte ne olacağı konusuna odaklanıyorum.
DR: Federal bir dava ile karşı karşıyasın. Kendini savunma konusunda başarılı olacağından emin misin?
“Tek yapabileceğim en iyi savunmayı yapmak”
Soruşturma, Landis tarafından, bir Amerikan yasasının verdiği yetkiye dayandırılarak harekete geçmişti. Bu yasa, eğer bir federal hükümet şubesi dolandırılırsa, –ki bu durumda Postal Service oluyordu– bir işbirlikçinin konuşmasına izin veriyordu. Eğer başarılı olursa, Landis zararın %30 kadarını alabilir. Davacılara toplam zararın üç katı miktar verilebileceği için, Armstrong $100m kaybedebilir. Adalet Bakanlığı 2013 yılında davaya katılarak, davanın başarılı olma ihtimalini arttırdı. Soruşturmanın mahkemede görülmesi 2016’dan önce pek olası değil.
LA: Herhangi bir şeyden emin değilim. 12 jüri üyesi US Postal’ın 30 milyon dolar zarara uğrayıp uğramadığına karar verecek. Ama sponsorluk US Postal organizasyonu için faydalıydı. Bu arada ben o ilişkiden yaptıklarımızdan onur duyuyorum. 1998’de sokaktan geçen birine Postal Service hakkında ne düşündüğünü sorsanız memnun olmadığını söylerdi. 1998’de Postal Service için çalışan birine orada çalışmanın nasıl olduğunu sorsanız “eh işte” derdi. Ama 1999’dan 2004’e kadar bu değişmişti.
Postal Service’in içindeki şiddet vakaları kanıtlanmış bir trajediydi. 1999’dan 2004’e iş yerinde şiddet vakası kaydedilmedi. Şirket yaptıklarımızdan memnundu, dünyanın her yerindeki gazetelerde yayımlanan bir şeydi.
O insanlar için yarışmayı seviyordum, en alttan en üste çok iyi insanlardı. 12 kişinin benim hakkında ne diyeceğini bilmiyorum, tek yapabileceğim jüri önünde en iyi savunmayı yapmak.
DR: İnsanların durumu kabullenmelerinin yanlış görünmeyeceği bir döneme yaklaştığımızı söylemiştin. Bazıları buna karşı çıkabilir ve seni affetmenin yanlış bir mesaj vereceğini söyleyebilir.
LA: Peki affedilen binlercesi? Bir misal yaratmak zorunda mısınız? Eğer düzen buysa, herkes aynı şeyi yapacak ama bir kişiyi ibret-i alem olsun diye seçiyorsak, o kişi ben olurum. Kimsenin böyle düşündüğünü sanmıyorum. Ama bunun uygun olduğunu düşünüyorsak, tek kişiyi darağacına gönderiyorsak, ipi bana verebilirsiniz.
Geri Dönüşler ve Üstü Örtülenler
DR: Oprah röportajına dönersek, 2009 ve 2010’da doping yapmadığını söylemiştin, hala bu açıklamanın arkasında mısın?
LA: Kesinlikle.
DR: İnsanların bu açıklaman için “yalan söylüyor” demesi seni üzüyor mu?
LA: Bu konuda sabırlı davranıyorum. Kan dopingi için kuşku götürmez testlerin olacağı bir zamana giriyoruz ve test etmek isteyecekleri ilk kişi Lance Armstrong olacak.
Böylece ben de size 2009 ve 2010’da doping yapmadığımı söyleyebileceğim. Bir bilim adamı kan dopingi için en etkili testi geliştirdiğinde numune veren ilk kişi ben olurum. Sadece bir örnek de değil hepsini veririm. O yıllardan en az 100 kan örneği var muhtemelen.
Bu konuda sabırlıyım ve haklı çıkacağım.
“Bisikletin başındaki adam”
Hein Verbruggen, 1991’den 2005’e kadar UCI’ın başındaydı. Hollandalı, 1999 Tour’unda Armstrong’un, sonucu pozitif çıkan bir doping testiyle birlikte, 2001 yılındaki Tour of Switzerland’da sonucu pozitif çıkan başka bir testi örtbas etmekle suçlandı. Verbruggen bu iddiaları reddediyor. 2000’e kadar EPO için bir test geliştirilmemişti ve testlerden kaçmak nispeten daha kolaydı.
DR: Hein Verbruggen doping yaptığından haberdar mıydı ve bunun üstünü örttü mü?
LA: Bana sormadı, hiçbir zaman “Hey, neler yapıyorsunuz? Kulağa hoş geliyor” demedi. Durum o kadar bariz değildi.
Hein biliyor muydu? Bisiklette neler olduğunu bilmesi gerekirdi. [Doping] 1980’lerin sonunda ve 1990’ların başlarında başlamıştı. Bilmek zorundaydın.
Ama ne kadar kusurlu ve benim görüşüme göre sevimsiz de olsa Hein ne yapabilirdi ki? Bilimsel olanakları yoktu. Evet, biliyordu ama 2000 ya da 2001 yılına kadar bir şey yapamadı.
10 yıl ya da daha uzun bir süre boyunca üstünü kapatmak zorunda kaldı. Hematokrit testi yapacağız, on/off (aktif/pasif) sayımı yapacağız. Zor bir pozisyondaydı. İnsanlar onu suçladı, ama onu savunmuyorum zira yakın da değiliz, ama ne yapabilirdi, bunu bilmiyorum.
Hematokrit testi kanda oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerinin oranını ölçer. On/off (aktif/pasif) sayımı ise kandaki olgunlaşmamış kırmızı kan hücrelerinin oranını belirler. Bu kontroller kan dopingini önlemek için yapılan uygulamalardandı. Bunlar son derece basit testlerdi, hematokrit testi bisikletçilerin ne kadar doping yapabileceğini belirliyordu.
Karşı Görüş
“Denedim…”
Armstrong’a karşı masraflı, uzun ve zaman zaman yalnız bir kampanya yürüten Sunday Times yazarı David Walsh, Armstrong’u bir dolandırıcı olarak ifşa etti. Armstrong 2004’te, Sunday Times’ı, iftira attıkları gerekçesiyle dava etti. 2013 yılında Sunday Times karşı davayla cevap verdi ve iki taraf gizli bir anlaşmaya vardılar. Üç Tour zaferi olan Greg LeMond, Armstrong’un başarıları hakkındaki şüpheleri dillendirdiğinden beri, yurttaşıyla kavga içinde. LeMond, Armstrong’la olan kavgasının, kendi bisiklet firmasına mal olduğunu, bunun sebebini de Armstrong’un, bisiklet endüstrisindeki etkisi yüzünden olduğunu düşünüyor.
DR: Senin düşüşünde etkili olan insanlar hakkında ne düşünüyorsun? David Walsh, Andreular, Greg Lemond?
LA: Çoğu şeyi anlayabiliyorum. Önceden de dediğim gibi kişisel veya duygusal sorunları düzeltmeye çalıştım. Bazen finansal bir konudur, yine anlarım.
Bazı insanlardan bazı konularda onay almak hoşuma gidiyor, -burada ileri gittiğimi düşünmüyorum- Emma O’Reily’den bir konuda mesaj gelmesi gibi. Filippo Simeoni’nin doping itirafından sonra yapman gerekeni yaptın diye mail atması hoşuma gitmişti. Diğerleri? O noktaya hiçbir zaman gelmeyeceğiz.
DR: Bunun için kendini suçlaman lazım. Betsy Andreu’yu ele alalım, hastanedeki itirafın konusunda Oprah’ya verdiğin cevaplar için eleştirildin. Bu konuyu şimdi biraz daha aydınlatabilir misin?
“Bunun için özür dilemem gerekti.”
Armstrong’un hikayesindeki önemli bir bölüm, 1996 yılında, bisikletçinin onkoloğunun performans arttırıcı ilaç kullanıp kullanmadığını sorduğunda gerçekleşmiş olması gerekiyor. Andreular ve diğerleri odada, Armstrong’u, ilerlemiş testis kanseri tedavisi sırasında ziyaretteydiler. 2006’da Tour zaferi için ödülünü vermek istemeyen bir sigorta şirketi ile Armstrong arasıdaki davada Betsy, Armstrong’un EPO, büyüme hormonu ve diğer ilaçları kullandığı yönünde ifade verdi. Armstrong bunu yemin ederek inkar etti ve Oprah’ya kadar reddetti.
LA: Betsy aradığım ilk kişiydi. Frankie ve o arabada birliktelerdi yani ikisiyle de konuştum. Ona karşı davranışım ve verdiğim cevaplar, röportajlarda ve kişisel olarak onlara yaptıklarım, kabul edilemezdi ve bunun için özür dilemem gerekiyordu.
DR: Betsy her şeyden çok onun söylediklerini doğrulamanı istedi.
LA: Evet, bunu anlayabiliyorum.
DR: Şimdi bunu yapamaz mısın?
LA: Peki hatırlamıyorsam? Bu olay 18 yıl önce birkaç beyin ameliyatından 24 saat sonra bir hastane odasında ilaçların etkisindeyken oldu, eğer bunu hatırlamıyorsam bunun benim lehime olmasından değil, gerçekten de öyle olduğu için buna cevap vermiyorum. Oprah’ya da bunu söylemem gerekirdi.
Betsy bu cevaptan hoşlanmıyor. Ama bu benim cevabım ve bu benim ona karşı **** gibi davrandığım gerçeğini değiştirmiyor. Onu aradım ve “üzgünüm, gerçekten üzgünüm” dedim.
Özrümü kabul etmediğini söyledi, sorun değil. Ama bu benim üzgün olduğum gerçeğini değiştirmiyor. Sürüklü üzgünüm diyemem. Ya da belki de böyle yapmam lazım ama bu da biraz aşırı görünüyor. Üzgündüm ve her zaman üzgün olacağım.
Geçmiş ve Gelecek
DR: Artık yarına odaklandığından bahsetmiştin. Gelecek için planların ne, golf sıralamanı yükseltmekten başka tabii?
LA: Evet, golfte yükselmeyi isterdim. En çok konuştuğum insanların avukatlar olmadığı ve tek düşündüğüm şeyin çocuklarımın okulda nasıl oldukları ya da ailemle geçirdiğim güzel bir günden ibaret olduğu dönemleri iple çekiyorum.
Ama, pek mümkün görünmese de, insanlara yardım edebileceğim bir yerde olmak isterdim. Bunun bilinmesini hiç umursamadım ama reklam malzemesi oldu. Hala günlük olarak bire bir de olsa insanlara yardım ediyorum.
DR: Hala insanlar için bir umut olabileceğini ve onlara yardım edebileceğini düşünüyor musun?
LA: Öyle olduğunu söylüyorlar. Belki de yalan söylüyorlardır. Hala yardım edebileceğim insanlar var. Belki sayıları artık daha az ama bunun pek önemi yok. Yardıma ihtiyacını olduğunu söyleyen herkese yardım etmeye hazırım.
DR: Birçok anın arasında kariyerinin en önemli an nedir?
“2003’ten nefret etmiştim, ama şimdi benim için özel bir yıl.”
2003 Armstrong’un zaferleri arasında az bir farkla kazandığı tek Tour’du ve dramatik olaylarla hatırlanıyordu. Bu olaylar arasında, hızlı bir iniş sırasında kaza yapan Joseba Beloki’ye çarpmamak için girdiği toprak yolda yaptığı iniş ve bir tırmanış sırasında, bir seyircinin çantasına takılıp düşmesi ve bu düşüşten sonra toparlanması da vardı. O zamanlarda bu olaylar onun efsaneler listesinde eklenmişti.
LA: Yedi yıl, 150 etap arasında seçim yapmak zor. Gariptir, 2003’ten nefret etmiştim, Jan Ullrich ile çok yakın olduğumuz yıldı, Beloki’nin kazasına takılmamak için tarladan geçmiştim ve Luz Ardiden’de kendim kaza yapmıştım. Bunların hiçbiri hoşuma gitmedi. Ama yaşlanıp arkanıza dönüp baktığınızda en özel yılınız olduğunu düşünüyorsunuz.
O Tour’ları kazandığımı düşünüyorum, çoğu insan aksini söylese de. İnsanlar o yarışları kimsenin kazanmadığını düşünüyor. O Tour’ların hiç olmadığını varsayıyorlar. Anlıyorum ve bununla bir sorunum yok.
Ama neden yarıştığımı düşünüyorum da o mayolar duvarda asılı çünkü duvardalar, “duvarda olmaları lazım” dediğim için orada değiller.
DR: Peki onlarla gurur duyuyor musun?
LA: Tabii ki, evimde de aynı yedi mayo duvarda asılı ama profesyonel kariyerimden fotoğraflarım yok.
Yarışmam için para ödendiği için yarıştım ve bunu yapmam gerektiğini hissediyordum. İkinci neden: Yarıştım çünkü o süreci seviyordum, antrenman, yarışa hazırlanma… Ve üçüncü neden de hatıralarımdı, onlar için yarıştım. Kim ne söylerse söylesin kimse anılarımı elimden alamaz, rakiplerime karşı yarışırkenki anılarımı, takım arkadaşlarımı takım otobüsünde geçirdiğimiz zamanları, takımla yediğimiz akşam yemeklerini, Johan Bruyneel ile yaşadığım gergin anların hatırasını alamazsınız.
Hiçbir Tour’un ardından “Buraya 40 yıl sonra gelmeyi, finiş çizgisinde insanlarla beraber beklemeyi ve insanların “Hey, şu yaşlı adam, 7 Tour kazanan Armstrong değil mi?” demesini hayal etmedim.
Bu umrumda değil. O zaman da böyle bir şey istemiyordum, şimdi de istemiyorum. Amacım olan üç şeye ulaştım. İşimi yaptım, bu süreçte çok çalıştım ve o anılar hala aklımda.
DR: Doping yapmanın alternatifi gerçekten de eve dönmek mi? Başka bir şeyde başarılı olamaz mıydın? Temiz bir sporda, triatlonda mesela?
LA: Kesinlikle. Ya da bisiklette kalıp sıradan bir bisikletçi olabilirdim ama bu bana uygun bir şey değil. Tour de France’ı kazanmak istiyordum. Bir defa kazandıktan sonra tekrar kazanmak istedim ve sonra bir daha… Başka bir mücadele alanı yoktu.
Armstrong bisiklete geçmeden önce gençlerde ulusal triatlon şampiyonuydu. 2011’de triatlona döndüğünde Ironman’i kazanmak istiyordu, ta ki USADA onu men edene kadar.
Gerçek Bedel
DR: Bugünlerde senin için kötü bir gün nedir?
LA: Yataktan kalmakta zorlanıyorum… Şaka yapıyorum. Şöyle ki, hayatımdaki her şey göreceli, baktığın yere göre değişiyor, bazen sol kefe, bazen sağ kefe ağır basıyor. Kötü günler geçirdim ama bunlar son iki ya da üç yıl içinde değildi. 2 Ekim 1996 kötü bir gündü: “Sana kötü bir haberimiz var, sende ilerlemiş testis kanseri var ve kurtulma şansında yüzde elli.” Ama şu dönemde hukuki saçmalıklarla uğraştığım gün benim için kötü bir gün oluyor.
DR: Daha önce de olanları acımasız olarak nitelendirmiştin…
LA: Evet, o kelimeyi biraz gereksiz kullandım. Çevremdeki insanlara sormak daha ilginç olabilir. Sonuçta benim kendi bakış açım var. Hayatlarımız yokuş aşağı gitti.
DR: Arkadaşların senin için endişeli miydi?
LA: Endişeli olduklarından eminim. En azından annemin öyle olduğunu biliyorum. Onu her gün, her hafta görmüyorum ama onun yapısını biliyorum, muhtemelen bütün ebeveynler aynıdır. Ama genel olarak iyi dayandığımızı düşünüyorum.
En büyük korkum çocuklarımın, okuldan eve gelip “baba okulda şunu duydum” ya da “sosyal medyada şunu gördüm” diye sormasıydı. Ama bu hiçbir zaman olmadı.
DR: Oprah röportajında tek duygulandığın an 13 yaşındaki oğluna seni savunmayı bırakmasını söylediğini anlattığın andı.
LA: Evet, ama ondan sonra böyle bir şey yaşanmadı.
DR: Olduğunda buna hazır olacak mısın?
LA: Evet ama henüz olmadı. Ve bunun benimle ilgisi yok. Bence bu daha çok Austin’deki toplumsal yapı, çocuklarımın okulları, öğretmenleri ve sınıf arkadaşları ile ilgili. Ama olursa bu beni gerçekten sarsar.
Zor Seçimler, Kötü Kararlar
Armstrong 2005’te kazandığı yedinci Tour zaferinden sonra emekli olmuştu ama 2009’da spora tekrar döndü. O yıl Tour’u üçüncü bitirdi, 2010’da 23. sırada bitirdikten sonra bisikletini son kez duvara astı.
DR: 2009’daki geri dönmenden dolayı ne kadar pişmansın?
LA: Çok pişmanım.
DR: Yakalandığın için mi?
LA: Hayır, yani o geçmişte olanlar için bahaneydi. O zaman dönmeseydim geçmişte yaşananların üzerinden çok vakit geçmişti. Dönüşüm bahane oldu.
Ama sonuçta bu benim kararımdı ve sorumluluk da benim. Hayatımın en büyük hatalarımdan biriydi ve dönmem için tek bir iyi sebebim bile yoktu. Ama dönmeseydim şu an burada oturmuyor ve bu konuşmayı yapmıyor olurduk.
DR: Ama bu doping yaptığın için değil yakalandığın için üzüldüğünü söyleyenlerin elini güçlendiriyor. Ve o pişmanlığı göstermediğin sürece seni affetmeyi düşünmüyorlar.
LA: Bunu anlarım, o karar hakkında konuştuk ve grup halinde karara vardık.
Eğer 1995’e dönecek olursak, bazı şeyler daha önce, bazıları daha sonra başladı ama 1995’i başlangıç noktası olarak kabul edelim, hepimizin üzgün olduğunu düşünüyorum. Neden üzgün olduğumuzu biliyor musun? Bunu yapmak zorunda bırakıldığımız için. Kimse o durumda olmak istemiyordu. Hepimiz temiz, adil bir şekilde yarışmayı isterdik.
Üzgündük, o durumda bırakıldık ve umutsuzca etrafımıza bakınıp “Plano’ya dönmem, okula dönmem ya da bir bisiklet dükkanında ya da bir fabrikada iş bulmam gerekecek.” diye düşündük. Belki diğerleri de Avustralya’ya, Doğu Avrupa’ya, Fransa’nın tarlalarına dönmesi gerektiğini düşündü…
DR: Peki bunda yanlış olan bir şey mi var? Tamam, belki çok başarılı bir kariyerin olmayacaktı ama en azından dürüst biri olacaktın.
LA: Belki de öyle olmayacaktı, o zamandan dürüstlüğünü koruyan sadece birkaç kişi tanıyorum.
DR: Evet ama bazıları öyleydi, üzücü olan da bu.
“Çok iyi bir insan ve yakın arkadaşım”
Amerikalı Scott Mercier, 1997 yılında US Postal için yarışmış ancak doping yapmayı reddettiği için sporu bırakmıştı. O günden beri Fransa’da, finans sektöründe başarılı bir kariyere sahip.
LA: Evet birkaç kişi vardı, Scott Mercier iyi bir örnek. Onunla dopingden önce de, sonra da yarıştım. Ve şimdi en yakın arkadaşlarımdan biri ve sürekli olarak Scott’la bunları konuşuyoruz. Ama Scott zaten üniversiteye gitmişti ve ekonomi okumuştu. Onu bekleyen tarlalar yoktu, onu Wall Street bekliyordu.
Kendimi haklı çıkarmaya ya da üzgün olmadığımı söylemeye çalışmıyorum. Üzgünüm. Ama söylediğim gibi o durumda bırakıldığımız için üzgünüm.
Ama o pozisyonda kalan insanların hiçbiri diğer insanlara karşı benim gibi aşağılık davranmamıştı. Üzülmem gereken şeylerden biri de bu. İnsanlara öyle davranmanın hiçbir bahanesi olamaz. Bu, hayatımın geri kalanı boyunca düzeltmeye çalışmam gereken bir şey.
Zorlu koşullar altında kaldık ve yaptığımız şeyi yaptık. Kimsenin hoşuna gitmedi, kimse bunu beklemiyordu ama hepimiz bu kararı verdik.
Not: Yazının ilk bölümü için tıklayın.
Önemli Not: Bu yazının orijinali BBC.co.uk sitesinde yayınlanmıştır. Sevgili Ali Çolak tarafından dilimize kazandırılmıştır. Fotoğraflar ve fotoğraf altı yorumlar Bisiklet Sporu tarafından sonradan eklenmiştir.
Fotoğraflar
- http://www.zimbio.com/photos/Lance+Armstrong/Jan+Ullrich/2005+Tour+de+France+Stage+Twenty+One/SKv0fJu2oag
- http://www.nydailynews.com/sports/i-team/landis-case-lance-wet-whistle-tune-90m-article-1.1241686
- http://www.nydailynews.com/sports/i-team/armstrong-accuses-cycling-chief-covering-positive-drug-tests-article-1.1521191
- http://www.dailymail.co.uk/sport/othersports/article-2518028/Lance-Armstrong-calculating-manipulative-blasts-Betsy-Andreu.html
- http://ffffound.com/image/468367e9a6e4fcf348641feb86752d9e443ee4ea?c=9850388
Pingback: BBC: Lance Armstrong Röportajı: Doping, Geçmiş ve Gelecek – Bölüm 1 | Bisiklet Sporu