Türkiye Turu 2014 – Anekdotlar: Bölüm 2
Anekdotlarımıza devam edelim:
24 Nisan akşamından, 28 Nisan sabahına kadar Alanya Diamond Hill otelde kaldım. Oradaki yazılarımı da bu manzarada yazmıştım. Ne kadar zorlandığımı tahmin edersiniz. :)
Daha Mayıs’a bile girmemiş olmamıza rağmen hava genelde oldukça güzeldi. 2 etabın sabahını saymıyorum. Özellikle uçuşumun olduğu gün İstanbul’u serin ve kasvetli bir hava ele geçirmişken, Alanya havası bünyeye iyi geldi.
Bölgede dolaşırken fark ettiğim bir diğer detay da, denize oldukça yakın dağ sayısının hiç de az olmadığı. Otelden de bu dağlardan bir tanesini heybetiyle görebiliyorduk. Genelde de bu dağların zirvelerini yalnız bırakmayan bulut kümeleri vardı. Çoğunlukla da beyaz değil, koyu gri renkliydi bunlar. Yukarıda da bir örneğini görebilirsiniz. Muhtemelen Dağın zirvelerine yağmur yağarken, birkaç km. ötede güneş altında denize giren insanlar var.
Çok benzer bir kare daha. Burada da uzaklarda görünen takım arabalarını çerçevenin içerisine katmaya çalıştım.
25 Nisan günü daha takımların yarısı otellere yerleşmemişken, fırsattan istifade oturup arkadaşlarla muhabbet ediyorduk. Bir içki daha almak için bara gittiğimde o sırada bara Petacchi geldi. Önce bir afalladım, emin olamadım. Çünkü takımı daha gelmemişti. Ama baktım ki yanında İtalyanca konuştuğu başka biri var. Dedim herhalde bu bizim Ale-Jet. Zaten TUR’a gelmeden de TUR’da yarışacaklar arasından geçmişi zaferlerle dolu iki isme dikkat çekmiştim, Rebellin ve Ale-Jet. Egosunun da fena olmadığını bildiğimden hemen fotoğraf çektirme talebinde bulunmadım. Biraz bekledim. O arada benim kırmızı şarap geldi. Baktım Ale de o akşam içkiye niyetli gibi, o şekilde ufak bir yorum yaptım, belki o da kırmızı şarabı tercih etmeliye getirdim lafı, o da “Why not?” diye cevap verince, o an belli oldu ki halet-i ruhiyesi yerinde. Onun şarabı da geldikten sonra fotoğraf çekilmeyi teklif ettim, o da kabul edince, yukarıdaki kare oluştu. Zaten fotoğrafın altında kadehlerin çok küçük bir parçasını görebilirsiniz.
Ama asıl hikaye ben muhabbet ettiğimiz masaya dönünce çıktı. Dönünce bara Petacchi’nin geldiğini, “Beraber şarap içtiğimizi” söyledim. Her nedense kimse bana inanmadı. :) “Ya onun takımı daha gelmedi, nereden çıkardın?”, “Senin sayende bir İtalyan şu anda kendini meşhur zannediyor” gibi yorumlarla karşılaştım. :) Arkadaşlara bara gidip gerçeği kendilerinin görebileceğini söylememe rağmen, bunu da yapan çıkmadı, olsun n’apalım. Fotoğraf konuşsun. :)
Türkiye Turu organizasyon direktörü Aydın Ayhan Güney. Kendisinin TUR etrafındaki 2 haftalık temposuna bünye dayanmaz. İtiraf edeyim yoğun olacağını biliyordum ama bu kadarını tahmin etmiyordum. :) Muhtemelen kendisinin birkaç saatlik temposunu ben kaldıramam.
Takım sunumundan birkaç kare daha paylaşayım. Burada CCC takımının bisikletçilerini görüyoruz. Kameraya en yakın olan da Davide Rebellin. Sıkılmış bir halde, fazla konuşmadan 1 saate yakın beklediler. O ara ben de şunu düşünüyordum, acaba hayatında kaç tane takım sunumuna katıldı? 1992 yılında Giro di Lombardia’da ilk 10 derecesi elde etmiş bir bisikletçiden bahsediyoruz burada, tam 22 yıl önce!
Takımlar sahneye çıktıklarında, birer birer bisikletçiler tanıtılıyor ve hepsine birer madalya veriliyor. Sonra da takımdan bir kişiye Alanya Kalesi maketi hediye edildi. Bazen bu kişinin kim olacağı konusu muallakta kaldı ve direk olarak o esnada ortada duran bisikletçiye verildi. :) Normalde bildiğiniz gibi bu tarz durumlarda, takımın oradaki liderine verilir. Tabii şunu da unutmamak lazım, buraya takımlar birkaç farklı hedefle ve farklı liderlerle gelebiliyorlar, o nedenle çoğu için tek lider vardı demek pek kolay değil.
Podyumu bir de arkadan görelim. Hazır ol, rahat, sağ baştan say! :)
Sunumdan otelimize dönerken ertesi gün verilecek olan startın hazırlıkları çoktan başlamıştı, hatta bayağı bayağı bitmişti bile diyebiliriz. Yukarıda bisikletçilerin start verilmeden önce gelip imza atacakları panoyu ve podyumu görebilirsiniz.
Her gün sanırım 10’a yakın sayıda tır kafileyle birlikte hareket ediyor. Elimde daha başka fotoğraflar da var, onları da sonraki yazılarda paylaşacağım. Ama şöyle düşünebilirsiniz, bu tırlardan bazıları Hollanda’dan gelmiş ve her gün pelotonla ülkeyi dolaşıyorlar.
Bu da mobil kabinlerden birisi. Aslında bayağı bayağı prefabrik konuta benziyor ama bu arkadaş da her gün hareket halinde. Zaten etaptan etaba geçerken şehir, ilçe değiştiriyorsunuz, haliyle coğrafya da değişiyor ama finişe ne zaman gitseniz aynı mobil üniteleri buluyorsunuz. Bir nevi bu düzene alışıyorsunuz siz de bir süre sonra. Herkes görevli olduğu birimi bulmaya ve hemen işe koyulmaya çalışıyor. 8 günlük geçici eviniz bir yerde. :)
Sayfanın oluşturulma tarihi: 06 Mayıs 2014
Sayfanın son güncellenme tarihi: 06 Mayıs 2014