Tour de France Mayoları
UCI’ın kararları gereği etap yarışlarında en fazla 4 klasman mayosu kullanılabiliyor. Genel olarak da bu dört mayonun formülü şu şekilde tercih ediliyor:
- Genel klasman
- Tırmanış
- Puan (en iyi sprinter)
- Genç
Özellikle büyük turlarda ve ASO’nun düzenlediği 1 haftalık turlarda (Criterium du Dauphine, Paris-Nice gibi) tercih bu şekilde yapılıyor. Peki istisnalar yok mu? Var tabi ki, mesela Tour de Suisse (İsviçre Turu). Burada İsviçreliler en iyi genç bisikletçiyi onurlandırmak yerine biraz daha milletçi olmaya karar vermişler ve beyaz mayo yerine “En iyi İsviçreli bisikletçi” mayosunu tercih ediyorlar. Bu mayoyu da genel klasmanda en üst sırada bulunan İsviçreli bisikletçi kazanıyor.
Şimdi asıl konumuza yani Tour de France‘a gelelim. Tour de France da ASO tarafından düzenleniyor ve onlar da yukarıda sıraladığım 4’lü formülü benimsemiş durumdalar. Bu sene mayoları Le Coq Sportif üretiyor. Le Coq Sportif, Tour de France için ilk olarak 1951 yılında mayo üretmişti, yani tarihleri yaklaşık bir 60 yıl geriye kadar dayanıyor. Ama şunu da belirtmekte fayda var, bu 60 yılın 60’ında da üretici firma hep aynı kalmadı. Mesela son yıllarda Nike tedarikçi olarak Tour’a katkı sağlıyordu.
ASO son dönemde tekrar Le Coq Sportif’e geri dönüş yaptı ve 5 yıllık sözleşme imzaladılar. Böyle olunca da bu senenin mayoları Le Coq Sportif tarafından üretildi. İlgilenenler için hemen belirteyim resmi lisanslı mayolara Tour de France internet mağazası aracılığıyla ulaşmanız mümkün. Bütün mayolara 75€ fiyat biçilmiş. Tabii bu tutara kargo dahil değil. Site üzerinden kısaca bir kontrol ettim, Türkiye için kargo tutarı 30€ gibi gözüküyordu. Hayli yüklü bir miktar takdir edersiniz ki bu. Sanırım mantıklı olan klasik taktiği uygulamak – birkaç kişinin bir araya gelerek ortak sipariş vermesi [7].
Şimdi mayolarımızı teker teker tanıyalım:
Sarı mayo – maillot jaune – yellow jersey: Tabii ki Fransa Turu’nun en popüler sembolüdür sarı mayo, genel klasman liderinin taşımaya hak kazandığı bir onurdur adeta. Yarışı kazanmak Tour de France bağlamında sarı mayoyu kazanmaktır ya da diğer bir değişle sarı mayoyu kazanan genel klasmanı yani Tour de France’ı kazanmış olur. Genel klasman nasıl hesaplanıyor diye soracak olursanız şöyle özetlemeye çalışayım. Her bir bisikletçinin etap bitirme süreleri bireysel olarak kümülatif şekilde toplanıyor ve en kısa süreye sahip bisikletçi sarı mayonun sahibi oluyor.
Sarı mayo ilk olarak 1919 yılında verildi. Rengin sarı olarak seçilmesinin nedeni ise oldukça basit. Buna Tour de France podcast’imizde de değinmiştik, burada da kısaca özet geçeyim. O yıllarda yarışı L’Auto gazetesi düzenliyor ve gazetenin sayfaları sarı renkte. Zaten bu yarışı düzenlemekteki amaçları da gazetenin reklamını yapmak ve daha çok satılmasını sağlamak olduğu için genel klasmanı önde götüren ve kazanan bisikletçileri özel bir mayo ile ödüllendirmeyi ve bu mayonun rengini de sarı olarak seçmeyi uygun görmüşler.
Günümüzde sarı mayonun sponsoru bir banka – LCL.
Bisiklet tarihinin tartışmasız en başarılı ismi Belçikalı efsane Eddy Merckx. Sarı mayoyu Tour de France’ta tam tamına 111 gün taşımayı başararak, bu alandaki rekoru elinde bulunduruyor. Yukarıdaki fotoğraf ise 1969 Tour’undaki Tourmalet tırmanışında çekilmiş. Görünüşe göre yine tekerleğine tutunabilen bir bisikletçi çıkmamış [6].
Benekli (puantiyeli) mayo – polka dot – king of the mountains: Beyaz zemin üzerine kırmızı beneklerden oluşan mayo ise dağların kralı mayosudur. Bu mayo klasmanında ise süreye bakılmaz, bunun yerine puanların toplamıyla sıralama yapılır. Tour boyunca etaplardaki önemli tırmanışlar organizatörler tarafından çeşitli kategori derecelerine ayrılır. Bu derecelendirmenin herhangi bir formülü yoktur ve tamamen organizatörlerin tercihleri sonucunda belirlenir. Tabii ki onlar da belli standartları oluşturabilmek adına kendilerince belirli kriterlere dikkat ediyorlar. Bu kriterler tırmanışın mesafesi, eğim yüzdeleri, zemin koşulları, irtifa ve tırmanışın etap içerisindeki önemi ve konumu.
Bütün bu kriterler göz önüne alınıp kalburüstü tırmanışlar derecelendiriliyor. Zorluk biraz alıştığımızın tersi yönünde ilerliyor yani 4. derecek zorluk en kolayı, 3 biraz daha zoru, 2 biraz daha, 1 biraz daha ve HC (hors catégorie) ise en zoru. HC’yi dilimize kategori ötesi olarak çevirebiliriz. Bu tırmanışlar öyle zor ki organizatörler artık bu seviyeleri derecelendiremeyiz, bunlara kategori ötesi diyelim diye düşünmüş. Tahmin edilebileceği gibi yarışın kırılma anları genelde HC kategorisindeki tırmanışlarda yaşanıyor.
Yarışların kraliçe etabı olarak anılan etapları da genelde en çok sayıda HC tırmanış içeren etaplar oluyor. Hatta biraz daha ileri gidersek, şampiyonları pelotonun geri kalanından ayıran, güçsüzlerin, formsuzların apaçık bir şekilde ortaya çıkarıldığı tırmanışlar genellikle hep HC tırmanışlardır. Özellikle bir de etabın finişi bir HC tırmanışıysa işte o zaman muhtemelen tadından yenmeyecek bir keyif bisikletseverleri bekler.
Biraz da tırmanış mayosu için dağıtılan puanların nasıl verildiğine bakalım. Yukarıda tırmanış dereceleri için bir formül bulunmadığından bahsetmiştim ama en azından daha zorlu tırmanışların daha çok puan getiriyor olması gibi temel mantık noktası atlanmamış. Puan dağılımları şu şekilde:
- “Hors Catégorie” tırmanışlar: İlk geçen bisikletçi 25 puan, sonra sırasıyla 20, 16, 14, 12, 10, 8, 6, 4, 2
- 1. kategori tırmanışlar: 10, 8, 6, 4, 2, 1
- 2. kategori tırmanışlar: 5, 3, 2, 1
- 3. kategori tırmanışlar: 2, 1
- 4. kategori tırmanışlar: 1
- Eğer etap bir tırmanış finişi barındırıyorsa, o zaman puanlar 2 ile çarpılıyor. Örneğin 2012 Tour’unda 7, 11 ve 17. etaplar 1. kategori tırmanışlarla finiş bulmuştu. 1. kategori tırmanışlar aslında 10, 8, 6, 4, 2, 1 puan veriyor ama etabın finişinde yer aldıkları için bu puanlar 2 ile çarpılıyor ve dağıtılan puanlar sırasıyla 20, 16, 12, 8, 4, 2 oluyor.
Organizatörler, mayo rekabetini en üst seviyede tutmak ve en çok hak edenin bu mayoyu kazanabilmesi için bu puanlamalarda değişiklik yapabiliyorlar. Son değişiklik de aslında 2012 Tour’u öncesinde yapıldı ve yukarıdaki gördüğünüz tabloya karar verildi. Kısaca inceleyecek olursak 3. ve 4. kategori tırmanışların öneminin son derece sınırlandığını hemen fark ediyoruz. Yani 20 tane 4. kategori tırmanışı 1. sırada geçmek, 1 tane HC tırmanışı 1. sırada geçmekle aynı puanı getiriyor. Başka bir bakış açısıyla da, 1 tane 1. kategori tırmanıştan 6. sırada geçmek, 1 tane 4. kategori tırmnıştan 1. sırada geçmekle aynı puanı getiriyor.
Tablo böyleyken tırmanış mayosu için rekabetin daha çok HC tırmanışlarıyla, zirve finişi olan etap galibiyetlerinde yoğunlaşacağını öngörebiliriz. Özellikle de zirve finişlerinde alınan puanların iki ile çarpılıyor olmasıyla ASO, genel klasman iddialılarının da bu mayo için rekabet edebilmelerine olanak sağlamış oluyor. Aksi halde puanların birçoğu kaçış grubunda yer alan bisikletçilere gitmiş olacaktı.
Benekli mayomuzun da sponsoru ülkemizde de faaliyet gösteren bir süpermarket – Carrefour.
Fransız bisikletçi Richard Virenque benekli mayosuyla tırmanışta. Virenque benekli mayoyu tam tamına 7 kere kazanma başarısını gösterdi ve bu alandaki rekoru elinde bulunduruyor. Lance Armstrong’un 7 sarı mayosunun haricinde Tour’da 7 veya daha fazla mayo kazanmış bir bisikletçi bulunmuyor. Bu da Virenque’in başarısını biraz daha önemli kılıyor. Tabii ki Lance’ınkiyle karşılaştırmak olmaz, ama çok önemli bir başarı olduğu kesin. Bilindiği gibi Fransızlar Hinault’un 1985 zaferinden beri sarı mayoya ulaşamıyorlar, hatta ulaşmayı bırakın en üst seviyede rekabet edebilecek bir bisikletçi çıkarmakta dahi zorlanıyorlar. İşte bu uzun yıllarda Virenque’in aldığı benekli mayolar ile bir nevi teselli bulmuştu Fransız halkı. 2012 Paris’te ise bu mayo Thomas Voeckler’in omuzlarında görüldü. [9]
Yeşil mayo – maillot vert – green jersey: Yeşil mayonun asıl karşılığı puan mayosudur. Benekli mayo ile hesaplanışı aynı şekildedir sadece puanların toplandığı kapılar ve finişler farklılık gösterir. En fazla puanı toplayan bisikletçi yeşil mayoyu kazanır. Puanların dağılımı genel olarak sprinterlere daha uygun bir şekilde yapıldığı için birçok yerde yeşil mayoya sprint mayosu denildiğine de şahit oluruz. Bana kalırsa yeşil mayo için en doğru tanımlama “en istikrarlı bitirici” cümlesidir. Nedenine puanların dağılımını açıkladıktan sonra değineceğim.
- Düz etap finişleri için (bir diğer değişle katsayısı 1 olan etaplar) Kapıdan ilk geçen bisikletçi 45, sonra sırasıyla 35, 30, 26, 22, 20, 18, 16, 14, 12, 10, 8, 6, 4, 2
- Hafif dağlık etap finişleri için (bir diğer değişle katsayısı 2 ve 3 olan etaplar) 30, 25, 22, 19, 17, 15, 13, 11, 9, 7, 6, 5, 4, 3, 2
- Dağlık etap finişleri için (bir diğer değişle katsayısı 4 ve 5 olan etaplar): 20, 17, 15, 13, 11, 10, 9, 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2, 1
- Bireysel zamana karşı etap finişleri için (bir diğer değişle katsayısı 6 olan etaplar): 20, 17, 15, 13, 11, 10, 9, 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2, 1
- Her bir ara sprint kapısı için 20, 17, 15, 13, 11, 10, 9, 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2, 1
Biraz kıyaslama yapalım. Benekli mayoya oranla, yeşil mayo için dağıtılan puanlara çok daha fazla bisikletçi sahip olabiliyor. Yani kapıyı 15. sırada geçseniz bile puan alma ihtimaliniz mevcut. Tabii 15. sırada geçmek ile toplayacağınız puan ile yeşil mayo klasmanında iddialı olmak pek mümkün değil. Bunun asıl öneminin kapılardan ilk sıralarda geçemeyen ama istikrarlı bir şekilde 5., 6. olabilen bisikletçiler için ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Bir örnek vermek gerekirse 1. kategori bir zirve finişinde 6. olan bisikletçi sadee 2 puan alacakken, hafif dağlık bir etapta 6. olan bisikletçi 15 puanı hanesine yazdırabilecek.
İşte burada yukarıda verdiğim tanım yavaş yavaş anlam kazanmaya başlıyor. Birçok etap kazanamasa da istikrarlı bir şekilde önde finiş gören bisikletçiler topladıkları puanlarla yeşil mayo için iddialı olabiliyorlar. Yine de tekrar edeyim, bu mayo daha çok sprinterler için tasarlanmış sayılıyor. Düz etap finişlerinde verilen puanların çokluğu ve ara sprint kapılarının da hep etaplarda tırmanışlarda değil de düz yollarda konulması bu tezi destekleyen unsurlar.
Yine tırmanış mayosu gibi, yeşil mayo için dağıtılan puanları da organizatörler ihtiyaç duyduklarında değiştirebiliyorlar. Bunun en yakın örneğini 2011 Tour’u öncesinde gördük. 2011 öncesindeki son 3 yılda toplam 15 etap zaferi olan Cavendish, bu kadar etap zaferi elde etmesine karşın, hiç yeşil mayoya uzanmayı başaramamıştı. ASO da kendini biraz Cav’e karşı mahçup hissetmiş olacak ki, puan sistemini onun avantajına olacak şekilde düzenlediler. Böylece yukarıdaki tablo ortaya çıktı.
Düz etap finişlerinde dağıtılan puan miktarı arttırıldı ve etaplarda sadece 1 ara sprint kapısı koyulmaya başlandı. Bu ara sprint kapılarında da oldukça önemli puanlar dağıtılması kararlaştırıldı. 1 ara sprint kapısını 1. sırada geçen bir bisikletçiyle, düz bir etapta 5. sırada finiş gören bisikletçinin aldığı puanlar aynı. Bu nedenle ara sprint kapıları da son derece önemli yeşil mayo iddialıları için.
Yeni düzenlemeyle koşulan ilk Tour yani Tour de France 2011’de yeşil mayoya kim uzandı? Mark Cavendish. ASO’nun puan sistemiyle oynamasından sonraki ilk Tour’da Cavendish yeşil mayoya uzanmış oldu böylece.
Yeşil mayonun sponsoru ise devletin sahip olduğu bir bahis şirketi (anladığım kadarıyla aynı bizim İddaa gibi) – PMU.
Alman panzeri Erik Zabel, 2001 yılında üst üste 6. sene Tour’da yeşil mayoyu kazanmanın sevincini yaşıyor. Toplam kazanılan yeşil mayo sayısında da rekoru elinde bulundurmaya devam ediyor. Zabel belki hiçbir zaman pelotonun en hızlı ismi olarak nam salmadı ama istikrarı ve yarışı okuma yeteneğiyle, düzenli olarak ön sıralarda yer almayı bilerek, yeşil mayolara ambargo koydu. Yanlış anlaşılmasın hiç etap veya yarış kazanmıyor değildi tabii ki sadece mesela günümüz ile kıyaslarsak bir Cavendish kadar iyi bir kazanan değildi.
Mayonun kendisine gelirsek ise, özellikle 2012’nin yeşil mayosuyla karşılaştırdığımızda, Zabel’in üzerindeki mayonun daha koyu bir renge sahip olduğunu açıkça görüyoruz. Zaman içerisinde mayo biraz daha evrilmiş [8].
Beyaz mayo – maillot blanc – white jersey: Beyaz mayo ise en iyi genç bisikletçi tarafından giyilen mayodur. Bilindiği gibi bisiklet dayanıklılık üzerine kurulmuş bir spor ve insanların yaşları ilerledikçe dayanıklılıkları artıyor. Genel kanı bisikletçilerin en iyi yıllarını 27 – 33 yaşları arasında yaşadıklarıdır. Ama 33 yaşından sonra da direk kesilip kalmazlar. Daha uzun seneler World Tour seviyesinde performans göstermeye devam edebilirler. Bu seneki Tour’da mesela Jens Voigt, Chris Horner gibi bisikletçiler 40 yaşın üzerindeydi.
Dayanıklılığın yanında tecrübe de bir diğer önemli faktör. Bisikletçilerin kendi vücutlarını tanımaları, buna göre nerede ne zaman ne kadar efor sarf edip ne kadarını stokta bırakmaları gerektiğini anlamaları; bunun yanında yarış içi taktikler, pozisyon kapma savaşları gibi birçok etmen bisikletçiler tecrübe kazanıp sele üzerinde yıllandıkça oturuyor. Böyle olunca genç kavramı da diğer sporlarla kıyaslandığında biraz daha yaşı ilerlemiş sporcular için kullanılıyor.
Bunun için belirlenmiş yaş ise 25. 25 yaşının altındaki bisikletçiler genç kabul ediliyor ve bu yaşın altında birçok zafer kazanmasalar da, performans olarak belli seviyelere çıkmaları, kariyerleri açısından olumlu işaretler taşımalarına yetiyor.
Tour de France özelinde de genel klasmanda 25 yaşın altındaki en iyi dereceye sahip bisikletçi beyaz mayoyu taşımaya hak kazanıyor. Yani çok kısa özetlemek gerekirse, beyaz mayo aslında sarı mayonun bir alt kümesi gibi. Hesaplanma şekli tamamen aynı, genel klasman sıralaması. Sadece yaş sınırı koyuluyor, bu da 25 olarak belirlenmiş. Aslında akla şöyle bir soru da gelebiliyor. “Tam olarak bu 25 nasıl belirleniyor, Tour içinde doğum günü olan bisikletçiler bu klasman dışında kalabiliyorlar mı?” En azından bu soru benim aklıma gelmişti.
Bu da bir düzene bağlanmış tabii ki. Bisikletçilerin doğum günlerinden ziyade direk olarak yılbaşı baz alınıyor. Örneğin bu yılı yani 2012’yi ele alalım. 25 çıkarırsak elimizde 1987 kalıyor. Yani bu seneki Tour’da 1 Ocak 1987’den sonra doğan bisikletçiler beyaz mayo klasmanında yer alabilecek. Ufak da bir detay vereyim. Bildiğiniz gibi bu sene Tour’da 22 takım ve her takımdan 9 bisikletçi yer aldı, en azından yarışın başlangıcında. Bu da toplamda 198 bisikletçi demek. Beyaz mayo klasmanında yer alabilecek olan yani 25 yaşın altındaki bisikletçi sayısı ise sadece 23’tü. Bu sayı bile kendi başına bisikletçilerin ne kadar geç olgunlaştığını göstermeye yetiyor.
Beyaz mayo sponsorumuz ise bir araba üreticisi – Skoda.
2010 Tour’unda Col du Tourmalet tırmanışındayız. Beyaz mayoyu toplamda 3 kere kazanmayı başaran ve bu alandaki rekoru Jan Ullrich ile paylaşan Andy Schleck tırmanışta sarı mayo sahibi Contador’un önünde atağını yapmış. 2010 Tour’u uzun yıllar hatırlanacak Tour’lardan birisi kesinlikle. Andy Schleck’in tırmanışta atak yapıp Contador’u birkaç metre geride bırakmasından sonra, Shleck’in zinciri atmış ve Contador durmayıp devam etmişti. Schleck nispeten şanslıydı yine de, takım arabasını beklemeden zinciri kendisi takabilmişti ama bu ona yaklaşık bir 35-40 saniye kaybettirmişti. Tour’un sonunda da Contador 38 saniye farkla sarı mayonun sahibi olmuştu. Ama kaderin cilvesi ağlarını sonradan ördü ve Contador’un dinlenme gününde alınan numunesinde yasaklı maddeye rastlandığı açıklandı ve neredeyse 1.5 yıl süren duruşmalar sonrasında Contador’un suçlu olduğuna kanaat getirildi ve 2010 sarı mayosu kendisinden alınarak Andy Schleck’e verildi. [10]
Mayo zenginliği
4 mayoyu böylece detaylı bir şekilde incelemiş olduk. Burada ufak bir ekleme daha yapayım. Mayoları böyle tek tek incelerken insanın aklına direk olarak gelmeyecebilecek bir detay var aslında. Ama Tour başladığı zaman direk olarak daha ilk etaptan muhtemelen karşı karşıya geleceğimiz bir husus. O da bir bisikletçinin birden çok mayo klasmanında lider olması durumunda hangi mayoyu giyeceği. Haliyle giyilen mayo prestiji daha yüksek olan mayo oluyor. Örneğin bir bisikletçi hem sarı hem de yeşil mayo klasmanında liderse (özellikle Tour bir zamana karşı etabı veya prolog ile başlarsa bu durumun yaşanacağı garantidir), bisikletçinin sarı mayoyu tercih edeceği aşikardır.
Bir diğer sık yaşanabilen durum da yine sarı ve beyaz mayo klasmanında aynı anda lider olmaktır. Son yıllarda bunu Andy Schleck ile sıkça gördük. 2008-2009-2010’da 3 kere beyaz mayoya uzanmıştı Lüksemburglu bisikletçi. Ama sarı mayo klasmanında da hep en tepede, ciddi bir rekabet içindeydi, zaten Contador’un aldığı ceza sonrası 2010 Tour’unun da ona verildiğini biliyoruz. İşte bu rekabet en üst seviyede yaşanırken, beyaz mayo neredeyse hep Schleck’teydi ve tabii bazı etaplarda da sarı mayo klasmanında da en üst seviyede yer almıştı. Böyle olunca da tabii ki sarı mayoyu giymişti.
Yukarıda gördüğünüz bisiklet Tour de France 2010’da Slyvain Chavanel’in kullanımı için hazırlanmış bir Eddy Merckx [1]. 2. etapta yaptığı kaçış sonrasında etap galibiyetine ve aynı zamanda hem sarı hem de yeşil mayo klasmanlarında liderliğe yükselmişti Fransız bisikletçi. Yukarıda belirttiğim gibi bir sonraki gün üzerinde sarı mayo vardı. Yine genelde sarı mayoyu giyen bisikletçinin sarı bir bisiklet kullanmasını beklersiniz. Bu sefer eldeki durumu bir pazarlama fırsatı olarak gören Merckx, bir yeniliğe imza attı. 2. etabın bitişinden sonra, 3. etap başlamadan bu yukarıda görmüş olduğunuz bisikleti hazırladılar. Chavanel de sol tarafı sarı, sağ tarafı yeşil olan bir Merckx bisikletle çıktı 3. etaba.
Diğer ödüller
Şimdi de biraz daha detaya inelim. En başta belirttiğimiz gibi, UCI en fazla 4 klasman mayosunun kullanılmasına izin veriyor. Bir noktadan sonra bu organizatörlere yetmiyor ve daha çok bisikletçiyi ödüllendirmek ya da hiç olmazsa onurlandırmak istiyorlar. Bunun için de birkaç ekstra ödülümüz daha var, sırasıyla bunlara değinelim.
Takım klasmanı: Bisiklette ödüllerin bir çoğu bireysel olarak alınsa da ne kadar üst seviyede bir takım oyunu ve birliktelik gerektirdiği son derece aşikar. Zaten para ödülleri de bireysel olarak kazanılsa da genelde takım içinde paylaştırılır ve o başarıda emeği bulunan herkes finansal anlamda bundan payını alabilir. Bunun yanında bir de adı üzerinde bir takım başarısını ölçmeyi hedefleyen ayrı bir klasmanımız da mevcut, takım klasmanı.
Takımlar Tour de France’a başlarken 9 bisikletçiyle başlıyorlar fakat kazalar ya da yarış içindeki veya sonrasındaki hedefleri doğrultusunda yarıştan çekilebiliyorlar. Özellikle ciddi kazalar yaşandığında takımların aynı anda birçok bisikletçisini kaybedebildiğini biliyoruz. Yine 2012 özelinde konuşacak olursak, yaşanan Metz katliamında birçok bisikletçi ağır yaralanmış, o günkü etabı tamamlamış olsalar da sonrasında yarıştan çekilmek zorunda kalmışlardı. Bunun gibi benzer kazalar sonucunda, bazı takımlar 4 bisikletçiye kadar düşmek durumunda kaldılar. Maalesef bu gibi sıkıntılar sık sık yaşanabildiği için takım klasmanı da 3 bisikletçinin dereceleri göz önüne alınarak hesaplanıyor.
1990’lara kadar takım klasmanındaki lider takım giydiği sarı cap’ler ile pelotonun geri kalanından kendini öne çıkartabiliyordu. Takdir edersiniz ki bu yıllarda daha UCI kask takma zorunluluğu getirmemişti ve bisikletçiler ya bu tarz cap’ler giyiyorlar ya da başlarını tamamen açıkta bırakıp hiçbir şey takma/giyme ihtiyacı hissetmiyorlardı. Bunun birçok nedeni var. O dönemlerde teknoloji o kadar ilerlemediğinden kasklar oldukça ağır ve aerodinamik açıdan da son derece zayıftı. Bunun yanında havalandırma kanalları da yeterince geliştirilmemişti. Bütün bunları kefeye koyup tartan bisikletçiler de kaskların o dönemde sağlayacağı ekstra koruma yerine rekabetçiliği daha ön plana koyup ya cap ya hiçbir şey tercih ediyorlardı [3].
Her etapta her bir takımın finişten en önde geçen ilk 3 bisikletçisinin zamanları toplanıyor ve takım klasmanı buna göre hesaplanıyor. İşi daha da ilginç bir hale getiren detay ise, bu 3 kişinin her gün aynı bisikletçiler olmak zorunda olmayışı. Örneğin düz profile sahip bir etapta takımın sprint treni finişi en önde geçebilir ve bu etaptaki takım klasmanı için trenin parçaları olan bisikletçilerin süreleri hesaplanır. Daha sonraki başka bir etapta ise, diyelim bu da dağlık bir etap olsun, burada da takımın genel klasman adayı ya da tırmanışçıları finişi önlerde geçsin ve sprinterler grupetto ile sonradan finişe gelmiş olsun. Burada da tırmanışçıların dereceleri takım klasmanı hesaplamasına katılır.
Yani özet olarak istikrarlı bir şekilde her etapta ön sıralarda bisikletçileri olan takımları ödüllendirmeyi amaçlayan bir klasmandır takım klasmanı. Aslında biraz dikkatli bakacak olursak genel anlamda genel klasmana oynayacak birkaç ismi barındıran takımların bu klasman için öne çıkabileceğini öngörebiliriz. Örneğin 2012 Tour’unda RadioShack. Zubeldia, F. Schleck (doping testi pozitif çıkması sonucunda sonradan çekildi), Klöden, Horner, Monfort gibi genel klasmanda ilk 20-25 sırada bulunan bisikletçileri sayesinde takım klasmanını kazanmayı başardılar. Zira bu aynı zamanda etapların hepsinde ön sıralarda yer alıyorlardı demek anlamına geliyordu.
Takım klasmanı için ayrı bir mayo maalesef mümkün değil, çünkü 4 mayo limiti yukarıdaki mayolar ile doldurulmuş durumda. Ama organizatörler bunun da çaresini bulmuş. Takım klasmanını önde götüren takımın bisikletçileri sarı zemin üzerine siyah rakamlardan oluşan dossard’lar kullanıyorlar. Dossard kelimesi de Fransızca bir kelime ve bisikletçilerin mayolarının arkasında, arka ceplerinin üzerinde taşıdıkları yarış numaralarını anlatmak için kullanılıyor.
Pratik anlamda düşününce, bunun takımları öne çıkarmak için yeterli olmadığı sonucuna varabiliriz. Mesela peloton toplu halde ilerlerken bisikletçilerin arkalarındaki dossardları net bir şekilde seçebilmek pek mümkün olmuyor. Ancak arkadan ve yakın yapılan çekimlerde sarı renkli dossard’lar rahatça seçilebiliyor. Bu nedenle yine organizatörler bir değişikliğe daha gitmeye karar vermişler. Sonuçta amaçları her klasmanı oldukça rekabetçi bir hale getirmek ve bunun için takımların çabaladığını görmek. Bunu sağlamak için de gereken ödülleri sağlamayı ve bisikletçileri onurlandırmayı hedefliyorlar.
2006’dan beri takım klasmanını önde götüren takımlar fotoğrafta görüldüğü gibi sarı zemin üzerine siyah rakamlardan oluşan dossard’lar taşıyor. 2012 Tour’unda takım klasmanını kazanan RadioShack-Nissan takımından Frank Schleck karedeki isim. Pozitif çıkan doping sonrası takım kendisini Tour’dan çekmişti. Bu negatif bulut kendini göstermeden önceki bir etapta kendisini sarı zemin üzerine siyah rakamlardan oluşan dossard’ıyla görüyoruz [2].
2012 Tour’uyla beraber takım klasmanını önde götüren takımlara sarı kask takma hakkı veriliyor. Böylece tekrar eski alışkanlıklara geri dönmüş oluyor Tour de France. Her ne kadar eskiden var olmuş olan bir kural olsa da bu Tour öncesinde bunun yeniden canlanacağına dair bir haber yapılmamıştı ve haliyle de kimse böyle bir tabloyu görmeyi beklemiyordu. SKY, prolog etabını alamasa da takım olarak domine ettiği için takım klasmanında da liderliğe yükselmişti. Takım 1. etabın start çizgisine sarı civcivler halinde gelince kimse şaşkınlığını gizleyemedi. Herkes şaşkın şaşkın sağa sola sormaya başladı. Çünkü kimse tam olarak neden böyle bir şey yaptıklarını çözememişti.
Sonradan takım klasmanında lider olan takımın sarı kask takmasının zorunlu olduğu söylendi. Tabii ki organizatörler bu şekilde takımın öne çıkmasını sağlamaya çalışıyorlardı. Direk olarak pelotonun içinde seçilebilmelerini çok daha kolay olacaktı. Hakikaten de öyle oldu, kalabalık pelotonun içinde sarı kaskları fark etmek oldukça kolaydı gerçekten. Ama tabii şöyle bir durum da var, sarı mayonun sahibi de sarı kask takıyor hali hazırda. Bu durumda sarı mayonun elindeki imtiyazlardan birisi alınmış gibi oluyor ya da tam olarak alınmış olmasa da zayıflatılmış oluyor diyebiliriz.
Bunun yanında SKY takımının liderliğinde geçilen birkaç etap sonrasında, takım klasmanında liderlik el değiştirdi ve RadioShack-Nissan takımı liderlik koltuğuna oturdu. Sarı kask takmanın zorunlu olduğu açıklandığı için, bu sefer de onların sarı kasklarla yarıştaki yerini alacağını düşündük. Ama öyle olmadı. Sonrasında bu kuralda bir esneklik payı olduğu anlaşıldı. RadioShack de tamamen sarı kasklar takmak yerine, kasklarının her iki tarafında da birer sarı çizgiye yer vermeyi tercih ettiler.
İşte 2012 Tour’unda takım klasmanında zirvede yer almış 2 takımın kask tercihleri. Bradley Wiggins henüz sarı mayoyu taşımaya başlamadan, sarı kaskıyla poz vermiş kameralara. RadioShack-Nissan mayosuyla da Tour’u sürpriz sayılabilecek şekilde 6. sırada bitiren İspanyol bisikletçi Haimar Zubeldia’yı da sarı çizgili kaskıyla görüyoruz. Tour öncesi tahminlerde Zubeldia’nın ismi neredeyse hiç geçmiyordu ama saygıdeğer bir 6.’lıkla Tour’u tamamlamayı başardı. Özellikle takımından neredeyse hiç destek almadan bunu başardığını belirtmem lazım. Tabii ki Voigt, Popovych gibi domestiklerden destek alabiliyordu ama tırmanışlarda asıl yardımı sağlaması gereken Klöden, Horner, Schleck’ten çok destek aldığını söylemek güç. Neredeyse “Every man for himself” ideolojisini benimsemişlerdi. Buna rağmen takım klasmanını kazanmaları son derece ironik oldu [4][5].
Savaşçı (kombativite) – super combatif – super combative: Son ödülümüz ise Fransızların super combatif adını verdikleri, bizim de dilimize en savaşçı veya en mücadeleci olarak çevirebileceğimiz ödül. Bu ödül için de herhangi bir mayo verilmiyor. Bunun yerine takım klasmanında olduğu gibi bisikletçiler farklı renkte dossard taşımaya hak kazanıyorlar. Bu ödülü alabilmek için baz alınan herhangi bir süre ölçümü ya da puan toplanması söz konusu değil. Tamamen subjektif bir kararla belirleniyor bu ödülün sahibi ve organizatörlerin oluşturduğu jürinin tercihiyle kırmızı zemin üzerine beyaz rakamlardan oluşan dossard’ın sahibi belli oluyor.
Her etap sonrasında jürinin kararı açıklanıyor ve böylece bir sonraki etapta kırmızı-beyaz dossard’ı hangi bisikletçinin taşıyacağı belirleniyor. Peki jüri neleri baz alıyor? En temel unsurların en fazla süre, en uzun mesafe kaçış yapmak ya da en fazla mücadeleyi göstermek olduğu biliniyor. Tabii sonuçta karar jürinin kararı olduğu için, bazen sürpriz kararlar da çıkmıyor değil. Özellikle Fransız bisikletçilerin hafiften kayırıldığını söylemek sanırım çok yanlış olmaz. Ama bu kayırılma seviyesinin de genelde çok fazla abartılmadığını da belirteyim.
Kombativite ödülü bazı durumlarda da kaza yapıp ciddi şekilde yaralanmasına rağmen yine de etabı tamamlayan bisikletçilere verilebiliyor. Onların bu mücadelesini onurlandırmadan geçmek istemiyor jüri de haklı olarak. Mesela herkes 2011 Tour’undaki Flecha ve Hoogerland’in karıştığı kazayı hatırlar. Fransız televizyon arabasının bu iki bisikletçiye çarpması sonucunda, iki bisikletçi de ciddi şekilde yaralanmıştı. Hoogerland’e 30’dan fazla dikiş atılmak zorunda kalınmıştı. Burada da fotoğrafını paylaşacaktım ama çok içburkan bir kare olduğu için sanırım paylaşmasam daha iyi. O etap sonucunda da jüri iki bisikletçiye beraber kombativite ödülünü vermişti.
2012 Tour’dan bir görüntü. Saxo Bank-Tinkoff Bank’tan Michael Morkov yaptığı uzun kaçış sonrasında kombativite ödülünü almaya hak kazandı. Böyle olunca da yukarıda bahsettiğim gibi kırmızı arkaplan üzerine beyaz rakamlardan oluşan dossard’ı taşıma hakkına sahip oldu. Bu yarış numaralarının 2012 yılında bile çengel iğnelerle formalara veya mayolara tutturulması niyeyse bana hep garip gelmiştir. Gerek atletizmde olsun, gerek bisiklette yarış numaraları aynı şekilde, yani çengelli iğnelerle tutturuluyor. Hala da merak ediyorum acaba bunun daha modern bir yolu yok mu? :) [11]
Son olarak şu eklemeyi de yapayım. Bu ödül her etap sonrasında verildiği gibi, bir de yarışın sonunda bisikletçilerin yarışın genelinde gösterdiği performans göz önünde bulunarak yarışın tamamı için de ayrıca veriliyor. Böylece Tour’un kombativite ödülünü kazanan sporcu da belirlenmiş oluyor.
2012 Tour’unun en mücadeleci ismi Chris Anker Sorensen. Ön jantına sıkışmak üzere olan bir gazete parçasını almak isterken, 2 parmağının janta temas etmesi sonucunda oldukça ciddi bir sakatlık geçirmişti. Müdahale edilip parmakları sarılmasına rağmen, finişe geldiğinde gidon bantları ve sol bacağı kan ile kaplanmıştı. Chris sadece o etabı bitirmekle kalmadı, Paris’te finiş görmeyi de başardı. Hatta genel klasmanı da 14. sırada tamamladı. Tebrikler Chris [12].
Kaynaklar:
[1] http://velonews.competitor.com/2010/07/news/tour-de-france-tech-ridden-once-a-look-at-sylvain-chavanels-special-yellow-eddy-merckx-bike_127059[2] http://www.cyclingtips.com.au/2012/07/chasing-the-tour-stage-11-the-nail-in-the-coffin/
[3] https://twitter.com/Biarnes72/status/217981644806701057/photo/1
[4] http://www.tredz.co.uk/blog/why-are-team-sky-wearing-yellow-helmets/
[5] http://www.dailypeloton.com/displayarticle.asp?pk=20199
[6] http://www.sportpursuit.com/blog/get-moving/cycling/tour-de-france/
[7] http://www.velopeloton.com/tour-de-france-jerseys/
[8] http://www.bicycling.com/news/2010-tour-de-france/moment-21-2001-erik-zabel-wins-6th-green-jersey
[9] http://autobus.cyclingnews.com/tour04.php?id=photos/2004/tour04/stage16/virenque
[10] http://www.sky.com/hot-topics/Andy-Schleck
[11] https://twitter.com/MichaelMorkov/status/224567828248928256/photo/1/large
[12] http://www.cyclingnews.com/tour-de-france/stage-20/photos/232723
Sayfanın oluşturulma tarihi: 31 Temmuz 2012
Sayfanın son güncellenme tarihi: 31 Temmuz 2012
Harika bir yazı olmuş teşekkür ederim. Yol bisikleti yarışlarına ilgi duyan herkesin temel olarak bilmesi gereken bir konu. Çengelli iğne konusu benimde dikkatimi çekti :) Bir gelenek olabileceğini düşünüyorum. Ayrıca podyumda giydirilen mayoların “deli gömleği” gibi arkadan fermuarlı oluşu komik bir çağrışım yapıyor bende. “Yüzlerce kilometre boyunca bisiklet üzerinde mücadele etmek akıllı işi değil, o yüzden bu deli gömleğini sana layık gördük” dercesine giydiriyorlar :)
Mayo mevzusu en temel konulardan birisi hakikaten. Aynı zamanda bisiklete yavaş yavaş ilgi duymaya başlayanların ilk olarak ve en çok merak ettiği konulardan biri. Ama çok fazla hemen kendini anlatan ya da birkaç dakikada kendi kendinize anlayabildiğiniz bir konu değil. O nedenle biz de podcast’imizin ilk bölümlerinde diğer başka temel konuların yanında mayo konusuna da değindik. Yine de çifte kavrulmuş olsun diyerekten bir de makalesini hazırladım. Özellikle bazı detayları yazıyla paylaşmak konunun daha derin anlaşılabilmesi açısından önemli. Tabii bir de fotoğraflara ya da videolara da yer verilebildiği için görsel olarak da anlatılanı destekleme şansı var da mevcut.
Olimpiyatlarda atletizm de başladı ve dün 100m finali olunca birçok kişi ekran başına geçti. Yabancı basından birkaç kişinin Twitter’da bu çengelli iğne mevzusundan bahsettiğini gördüm. :) Belki gelenek de olabilir, evet ama aynı zamanda en ucuz çözüm olduğu da kesin.
“Deli gömleği” konusuna çok güzel değinmişsin. İşte mesela bunun bir gelenek olduğu kesin. :) Ön kısım fermuar ile bölünmediği zaman daha güzel bir görüntü oluyor, bence böylesine devam.
Pingback: Vuelta a España 2012 Ön Değerlendirme : Bisiklet Sporu
TdF’nin sitesinden Türkiye’ye siparişlerin krago bedeli 8,69 euro ben sipariş ettim. 30 euro civarında değil.
Çok teşekkürler Utku. Yazıyı 2012 yılında yazmıştım, bu sene belli ki mantıklı bir güncelleme yapmışlar kargo ücretlerinde. Güle güle kullan. Hangi mayoyu sipariş ettin acaba, merak ettim?