Tour de France (Fransa Turu) 2013 Analizleri: Genel Değerlendirme

2013 yılı Fransa Turu’nun 100. yarışına sahne oldu. 2012’ye kıyasla seyir zevki yüksek olan bir Tour’u geride bıraktık. Gerçi Tour boyunca Froome’un dominasyonu nedeniyle hayıflanan, bu sene de Tour erken bitti diyenler oldu ama sadece bu açıdan bakmayalım. Tabii ki sarı mayo rekabeti bütün mücadelelerin içinde en önemlisi ve en çok öne çıkanı. Ama Tour’da birçok farklı mücadele de yaşanıyor ve her birinin yeri ayrı. Bana sorarsanız aslında Froome’un başardıkları ve yarış stratejisi de son zamanlarda gördüklerimizden farklı, o nedenle ben o açıdan da tatmin oldum.

Bu yazıda bisikletçi özelinde performans değerlendirmesi yapmadan yarışı, parkuru, hava koşullarını, jüri kararlarını bir değerlendirelim, sonraki yazılarda ise detaylı bir şekilde Tour’un kazananlarına, kaybedenlerine, beklentilerin üstüne çıkıp altında kalanlara bakalım.

Hava Koşulları

2013 Giro’su sanırım hepimiz hala dün gibi hatırlıyoruz. Neredeyse yağmurun, karın, rüzgarın eksik olduğu etap sayısı yok denecek kadar azdı. Hatta bazı etaplarda öyle anlar oluyordu ki yağmurun şiddetinden TV’de bisikletçileri seçmekte zorlanıyorduk. Hatta ülkemizde güneşten, sıcaktan bunalıp gölgelere kaçmaya başladığımız günlerde TV başına gelip de etapların kötü hava koşulları nedeniyle iptali, parkurun kısaltılması konuşulduğuna şahit olduk. Efsane olması muhtemel etaplardan birisi iptal edildi, diğeri ise kısaltıldı. Neyse Giro’nun çok detayına girmeyelim, özetle hava koşulları çok önemli bir rol oynadı.

Saatlerce yol kenarında bekleyen bisiklet tutkunları Vittel ile serinlemeye çalıştı.

Tour’da ise bambaşka bir senaryo vardı. Evet Mayıs ve Temmuz arasında 2 ay var ama neredeyse yağmuru bile görmedik Tour’da. Sadece ikinci TT etabının bir bölümünde, bir de Alplerde biraz serinledik, onun haricinde yağmur, kar, dolu görmedik. Bu demek değil ki çapraz rüzgarlar birçok bisikletçiyi zor durumda bırakıp bazılarının GK umutlarının sönmesine neden olmadı, yine de biraz daha fazla yağmur olsa, bisikletçilerin dikkate alması gereken 1 faktör daha olacaktı ve bazıları bunu avantajına çevirebilecekken, bazıları da zor dakikalar yaşayacaktı ama yağmuru pek göremedik. Hava koşulları da Tour boyunca genel anlamda olumlu ya da olumsuz bir faktör olmadı.

Parkur

2012’ye göre oldukça dağlık bir parkur olduğunu biliyorduk ve özellikle 3. haftada gördük ki üst üste gelen dağlık etaplar birçok bisikletçinin direncini ciddi derecede kırmayı başardı. Aslında ilk 15 etaba bakarsak, genel klasmanı ciddi derecede etkileyebilecek sadece 3 tane dağlık etap vardı (tabii ki ilk ITT hariç). Bu nedenle son hafta öncesinde aslında bisikletçiler dayanıklılık anlamında çok ciddi testlerden geçmedi. Çünkü ya 2 dağlık etap üst üste geldikten sonra peşlerinden bir dinlenme günü geldi ya da 15. etapta olduğu gibi oldukça düz geçen bir 2. haftanın sonrasında dağlarda tek gün geçirildi. 3. haftada ise neredeyse düz etap olmadı ve bazı etaplarda kaçış grubuna izin verilmesine rağmen yine de genel klasman iddialıları arasında rekabet dinmedi ve genel klasmanın her etapta biraz daha şekillendiğine şahit olduk.

Peki neler biraz daha değiştirilebilirdi? Mont Ventoux etabının son tırmanışa kadar neredeyse dümdüz olmasını biraz garipsedim, en azından Kat. 2 bile olsa son 40-50 km.’de bir tırmanış koysalar, belki çok daha farklı bir yarış izleyebilirdik. Ama öyle olmadı ve böylesine düz bir 220 km. izlediğimiz için tırmanış öncesi bir atak olmadı ve beklendiği gibi tırmanışta SKY tempoyu arttırdı ve sonrasında formda olan tırmanışçılar diğerlerinden koparak finişe kadar geldiler. Yani öyle herhangi bir sürpriz olmadı ve heyecan katsayısı çok fazla yükselmedi.

Ama ASO’nun bir konuda hakkını yemeyelim, tırmanışla bitmese bile birçok etapta atakları arttırmak adına testere dişlileri misali birçok tırmanış koyması ve finişe 10-20 km kala Kat 1, Kat 2 tırmanışlar koyup atak yapmak isteyenlere ekstra şanslar tanıması oldukça olumluydu. İşte bir de yağmur faktörü de devreye girseydi ekran başında daha da eğlenceli dakikalar geçirebilirdik. 2011’deki Col de Manse hala hatıralarımızda.

Parkurda eksikliği hissedilen bir etap türü vardı, o da puncheur’lere uygun olacak kısa tırmanışlarla finiş görülecek etaplardı. Geçen sene bunlardan bol bol görmüştük ve zaten Sagan da bunları çok iyi kullanarak hem etap galibiyetleri almış hem de yeşil mayodaki üstünlüğünü kabul ettirmişti. Bu sene bu tipte hiç etap yoktu ve Gilbert’i hiç ortalarda göremedik. Gilbert gibi böyle etaplarda öne çıkabilecek diğer bisikletçiler için de bir motivasyon yaratılamamış oldu.

Son olarak da belki şöyle söylenebilir, düz TT km.’si çok azdı ve GK’nin bu kadar tırmanış odaklı olmasını dengelemek adına belki düz TT km.’leri arttırılabilirdi. Öyle olsa Paris’teki podyum veya ilk 10 çok fazla değişir miydi? Muhtemelen hayır, ama biraz daha dengeli bir parkur izleyebilirdik.

Jüri Kararları

Jüriye ya da buna yarış komiserleri diyelim çok fazla iş düşmedi. Yarışın gidişatını etkileme ihtimali olabilecek vaka da fazla yaşanmadı. Yine de jüri komitesinin bazı kararları eleştirildi ve konuşuldu.

Ted King 

Bunlardan ilki muhtemelen 4. etap sonrasında Ted King’in zaman limitinin dışında kalması sonucunda diskalifiye edilmesi oldu. Buradaki yazımda zaman limiti başlığını detaylı bir şekilde incelemiştim. Teoride de Ted King’in diskalifiye edilmesi aslında doğru. Ama TT bisikletine binmesine engel olacak seviyedeki sakatlıkları istisnai bir durum olarak görülüp tek başına ortalama 50 km/s hız ile etabı bitirmesi ve elinden gelen gayreti gösterdiği de düşünülerek diskalifiye edilmeyebilirdi, keşke de edilmeseydi. Tabii burada Cannondale takımını da eleştirmeden geçmemek lazım. Zaten etabı kazanma ihtimalleri yok, zaman kaybettiği takdirde problem olacak bir GK iddialıları da yok; pekala biraz daha yavaş gidip Ted’e yardımcı olmadılar ve kaderine terk ettiler? Bütün etap beklemek zorunda da değillerdi en azından bir 5-10 km. yardımcı olsalar yetebilecekti. Ama yapmadılar, bu da takımınTed’in diskalifiye olma riskini göze almış olduğunu gösteriyor, o nedenle şikayet etmeleri pek mümkün değil.

Ted King bu şekilde yarışmasına rağmen, zaman limitinin 7 saniye dışında kaldığı için diskalifiye edildi.

Cavendish – Veelers

Twitter’da bu konu hakkındaki fikirlerimi paylaşmıştım. Paylaştıktan sonra birçok bisikletçi ve uzman kendi yorumlarını yazdı. Olabildiğince fazla yorum okuyup video izlemeye çalıştım ama fikrim değişmedi. Cavendish o etapta hatalıydı ve kendisinin kesinlikle cezalandırılması gerekiyordu. Maalesef jüri komitesi hiçbir ceza vermedi. Bırakın puan silme cezasını, o sprintte aldığı puanları kaybetmesini veya içinde bulunduğu grubun son sırasına düşürülmesine neden olacak cezayı da es geçtiler.

Cezanın es geçilmesinin birkaç nedeni olabilir:

  1. Komite gerçekten Cav’in hatalı olduğuna inanmıyordur
  2. Cav’in ismi ve prestiji karşısında karar biraz daha ihtiyatlı davranıp ceza verme konusunda çekimser kalınmıştır
  3. Kazada sadece bir bisikletçi düştüğü ve onlar da ciddi yaralar almadığı için yapılan hata çok fazla göze batmamıştır

Resmi olarak açıklanabilecek tek madde 1.’si ve zaten komite bu şekilde bir neden gösterdi. Bana kalırsa ceza verilmemesinin nedenleri daha çok 2. ve 3. maddelerde gizli. Evet yol finişe yaklaşılırken hafifçe sola dönüyor ve yolun sağında kalmak dezavantajlı bir hale geliyor. Bu nedenle Cav, önünde hali hazırda hareket halinde olan Kittel ve Greipel’in peşine düşüyor. Bu esnada Kittel’in lead-out’u Veelers da pedallamayı bırakıp hafifçe sağa kayıyor, bundan sonra ise avantajını kaybetmek istemeyen Cav çapraz olarak hızlanmayı devam ettiriyor ve omzuyla Veelers’ın koluna temas ediyor. Cav’in burada Veelers’a çarpmaması mümkün müydü? Elbette. Yolun sağ tarafında kimse yok ve açık, öyle Cav’in dediği gibi yol da hemen keskin bir şekilde sola dönmüyor. Ama Cav biliyor ki yolun sağında kalmaya devam etse, etap galibiyeti için hiçbir şansı olmayacak. Bu nedenle en ideal çizgiyi takip etmek istiyor ve önünde bulunan Veelers’a temas ediyor.

Etap sonrasında Cav, hatalı olmadığını düşündüğünü ve Veelers’ın da düşmesine şaşırdığını söyledi. Daha yüksek bir momentumla bir bisikletçinin arkasından hızla gelip koluna temas ederseniz, o bisikletçinin ayakta kalması çok zordur. Cav de zaten hem daha kısa olduğu için, hem de kendini garanti altına almak adına teması omzuyla gerçekleştiriyor ve momentumla arkadan gelen ve temasın ne zaman gerçekleşeceğini bilen biri olarak da ayakta kalıp sprintine devam ediyor.

Cavendish’in hatalı olup olmadığı biraz da kişisel yorumlamaya kalmış. Zaten bisikletçiler de farklı görüşler dile getirdiler bu konular hakkında. Siz de farklı düşünüyorsanız buna saygı duyarım. Sonuçta bu kazalar yüksek hızda ve saniyenin bilmem kaçta birinde verilen kararlar sonucunda meydana geliyor. Ama bir de etap sonrasında yaşananlara değinmek gerek. Cavendish’in sporcu kişiliğini ve karakterini daha önceleri de eleştirmiştim. Nedeni ise çok basit. Arkadaşın egosu biraz yüksek ve kibirli. Dünyanın en iyisi mi acaba diye konuşulan birisi için belki de bu özellikler kabul edilebilir. Ama benim gözümde kabul edilemeyecek olan keyfi kaçtığında ya da istenmeyen sorularla karşılaştığında isteği zaman, istediği yerde gönlünce küfürünü etmesi, karşısındaki insanı azarlayıp yerin dibine sokması. Bu konuda belki de benim toleransım biraz düşük ama özellikle sporcuların bu şekilde tavırlar takınmalarını çok yanlış buluyorum. Benzer davranışları Wiggins’te de görmüştük. Basın toplantısında bile doping sorularına sinirlenip sin-kaflı küfürler etmişti kendisi.

Mark da etap sonrasında takım otobüsünün önünde verdiği röportaj da kendisine “Senin hatan mıydı, Cav?” diye soru soran bir muhabire sinirlenip muhabirin kayıt cihazını elinden alıp takım otobüsünün içine fırlatıyor. Tam olarak dedikleri anlaşılmıyor ama küfür etmese de çok kibar konuşmadığını anlayabiliyorsunuz. Burada da etabın bitişinden sadece birkaç dakika sonra yaptığı açıklamada kendine hakim olamamış diyebilirsiniz, ama bence işlerinin bir parçası da bu. Kendilerini sevip sevmemek size kalmış ama Cancellara’nın veya Evans’ın hiçbir zaman böyle tavırlar içerisinde olduğunu görmeyiz. Evet Cadel’in de arası genelde basınla çok iyi değildir ama bu şekilde davrandığına ben pek şahit olmadım.

Geçen sene karşılaştığı birkaç doping sorusu sonrasında Wiggo’nun basın toplantısında küfürleri sıraladığını söylemiştim. Froome’a bu sene bu soruların 10 misli soruldu ama hiçbir zaman kendini kaybedip soru soranları azarlamadı veya küfür etmedi. Bence olması gereken de bu. Herkesin karakteri, tahammül seviyesi farklıdır ama kimsenin ulu orta küfretmeye, işini yapmaya çalışanları azarlamaya hakkı olmamalı.

Rolland – Anton

Rolland bu sene sanki son 2 seneki formunda değildi, iki senedir etap kazanıyordu ama bu sene Tour’dan istediklerini alamadı. Ne bir etap galibiyeti elde edebildi, ne de uğrunda savaştığı puantiyeli mayoyu evine götürebildi. İşte bu tırmanış mayosu için son kez mücadele ediyordu 20. etapta, ama işler burada da yolunda gitmiyordu. Kaçış grubunda yer alıp finişten önceki tırmanışlardaki puanları toplamak ve mümkün olursa peloton tarafından yakalanmadan finişe gelmek istiyordu. Evdeki hesap çarşıya uymadı ve hem finişten önce yakalandı, hem de yakalanmadan önce toplayabileceği maksimum puanları toplayamadı. Bu da Quintana veya Froome, hatta Rodriguez etabı önlerde tamamlarsa Rolland’ın tırmanış mayosunu kaybedeceği anlamına geliyordu, öyle de oldu.

Rolland puantiye sevgisini biraz abartınca, bazılarından tepki topladı. Gerçekten de biraz fazla değil mi?

Finiş tırmanışından önceki 2. tırmanış olan COL DES PRÉS kapısındaki puanlar için takım arkadaşı Gautier ile atağa kalktı. Ama Anton peşlerini bırakmadı. Bundan önceki kapılarda da puan çalmayı başaran Anton, burada da bunu başaracak gibiydi ama Rolland buna izin vermedi. Arka çaprazındaki Anton’un sürekli önüne doğru kırarak, onu seyircilerin içine kadar sürükledi, neyse ki Anton sakindi ve herhangi bir tepki vermedi, yoksa ikilinin birbirine takılması an meselesiydi. Anton, Rolland’ın diğer tarafından geçmek isteyince de Rolland bu sefer o yöne doğru hareketlendi ve Anton’u yine engelledi. Böylece kapıdaki puanları kendisi almayı başardı. Anton çok büyük olgunluk göstererek agresif bir tepki vermek yerine, Rolland’ın yanına gidip elini omzuna koyarak durumu izah etmeye çalıştı ama Rolland pek oralı olmadı gibi. Anton kendisi için bu puanları toplamak amacında değildi, takım arkadaşı Nieve’yi düşünerek, Rolland’ın puan almasını engellemeye çalışıyordu. Ama Rolland bunu engellemek için hem tehlikeli hem de saygısızca bir yol tercih etti. Yarış devam ederken herhangi bir ceza verildiği haberi gelmedi, sonradan baktığımda ise sadece o kapıda aldığı puanların geri alındığını haberini gördüm, bunu %100 teyit ettiremedim ama sanırım son karar bu yönde.

Rolland’ı izlerken ekran başında ciddi sinirlenmiştim. Bence kendisine az bile ceza verildi. Sadece o kapıda aldığı puanların geri alınmasının yanında, fazladan da ceza puanı uygulanması lazım ki, cezanın bir caydırıcılığı olsun. Anton’u ise bu olgunluğu için takdir ediyorum. Yarışın birçok anında empati kurmaya çalışarak bisikletçilerin yerlerine kendimi koymayı deniyorum ve böylesine bir durumda Anton’un bu kadar sakin kalması bence hiç kolay değildi. Tabii kendinin tırmanış klasmanında bir iddiası olmaması da işi biraz kolaylaştırmış olabilir ama yine de bu olgunluğu gösterebildiği için tebrikler.

Benzer bir durumu bu sene Giro’da görmüştük. Puan mayosunu kazanmaya çalışan Cavendish son etapta ara sprint kapılarındaki puanları toplamaya çalışırken, ara sprint klasmanında lider konumda olan Rafael Andriato da o kapılardan puan çıkarmak niyetindeydi. Ama Cavendish bunu çok hoş karşılamadı ve gerek jest ve mimikleriyle, gerekse de sözlü olarak bu memnuniyetsizliğini göstermekten geri kalmadı. O zaman da buna çok  anlam verememiştim. Cavendish ya da her kim olursa olsun böyle bir durumda hangi hakla böyle bir tepki gösterebiliyor merak ediyorum. Belki Cavendish’in bu ara sprint klasmanından haberi yok, (öyleyse bile bence öyle olmamalı) yine de başka bir bisikletçiye böyle bir tepki göstermemeli.

Kazalar

Muhtemelen biraz da alışageldiğimizin dışında tepelik bir ilk haftayla başlamamızın bir getirisi de kazaların az sayıda kalması oldu. Hem büyük çapta kaza sayısı azdı, hem de kazalar nedeniyle yarıştan çekilmek zorunda kalan bisikletçi sayısı. 198 bisikletçiyle başlayan Tour’u 169 bisikletçi tamamlayabildi. 36 yaşında olmasına rağmen Tour’a ilk defa bu sene katılan Svein Tuft, 169. olan bisikletçi oldu.

Klasmanlar (sarı, yeşil, puantiyeli, beyaz mayo) için değerlendirmelerimi yakında tamamlayıp yayınlayacağım. Takibe devam. :)

Kaynak

  1. Tour de France 2013 resmi kural kitapçığı
  2. http://velonews.competitor.com/2013/07/news/stage-18-finishes-in-alpe-dhuez-but-one-group-is-racing-to-bourg-doisans_295731
  3. http://www.letour.fr/le-tour/2013/us/classifications.html
  4. http://www.letour.fr/le-tour/2013/us/stage-20/classifications.html
  5. http://www.atwistedspoke.com/tour-de-france-countdown-young-women-with-spray-guns/olympus-digital-camera-32/
  6. http://inrng.com/tour/
  7. http://www.theroar.com.au/2013/07/03/tour-de-france-organisers-show-no-mercy-for-injured-king/
  8. http://www.cyclingnews.com/tour-de-france/stage-3/photos/271567
  9. http://leyaourtdusport.com/2012/10/24/parcours-du-tour-2013-les-13000-km-des-caravaniers-2/

Sayfanın oluşturulma tarihi: 26 Temmuz 2013
Sayfanın son güncellenme tarihi: 26 Temmuz 2013

This article has 5 comments

  1. Özgür Nevres Reply

    Ted King’in elenmesiyle ilgili ufak bir not: Aslında Cannondale’in TTT etabını kazanma şansı olmadığına ben de katılıyorum. Ama takım tabii ki bu etabı kazanamayız zaten diye başlayacak değil. Peter Sagan’a bir ya da birkaç etapta sarı mayo giydirme amacıyla Fransa’ya geldiler, aslında amaçları ilk etabı alıp en azından üç etap sarı mayoyu taşımaktı. Olmayınca zaman karşı etabına saldırdılar. Ve bir şekilde Ted King, Sagan’a feda edilmiş oldu.

  2. buyruk Reply

    Evet abi, aslında podcast’te de değinmiştik bu konuya. Cannondale TTT’yi kazanmayı denemek uğruna Ted King’i riske etmiş oldu. Sonrasında da hem etabı kazanamamış oldular, hem de Ted King’i kaybetmiş.

  3. buyruk Reply

    Muhtemelen Ted King bu etapta elenmemiş olsa bile, ondan sonraki etaplarda çok fazla yararlanamayacaklarını düşündüler. Yoksa etabı kazanamayız diye düşünerek de başlayabilirlerdi aslında. Mesela Argos öyle yaptı ve direk sonuncu oldu ama kaybettikleri bir şey olmadı.

  4. Özgür Nevres Reply

    Bu arada Ted King, hem blog’undaki, hem de strava account’undaki yorumların hepsini okuyor, bazılarına yanıt da yazıyor.

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir