Türkiye Turu 2014 Tanıtım/Basın Toplantısı Bölüm 1
Çarşamba günü sabah/öğlen saatlarinde Türkiye Turu 2014’ün basın toplantısı Çırağan Sarayı’nda gerçekleşti. Sanırım yarışın resmi ismi Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu ama ben daha çok İngilizce olarak söylenen tercümenin Türkçe karşılığındaki gibi Türkiye Turu demeyi tercih ediyorum. Hem böylece isim ciddi şekilde kısalıyor ve yazının içerisinde birkaç defa değinmek gerektiğinde okuyucuyu yormuyor, hem de bana sorarsanız asıl olması gereken isim bu.
Yurt dışındaki yarışlara bakarsanız, isminde bisiklet geçen bir yarış adı bulmanız çok zor olur. En büyük yarışlardan birkaç örneğe bakacak olursak Tour de France, Giro d’Italia, Paris – Nice gibi isimler karşımıza çıkar. Bunlar da ya belli bir bölgede ya da ülkede yapılan tur ya da başlangıç ve bitiş şehirleri anlamına gelir. Ülkemizde “İtalya Turu” tamlamasını kullandığınızda sanırım genel algı bunu daha çok turistik bir gezi olarak görme yönünde. Ama işin özü sadece tur kelimesinden ibaret olduğu için gelin biz Türkiye Turu demeye devam edelim.
Memlekette Fransa Turu bile hep gezi, hep turistik
Konuyu daha fazla tanıtmadan tanıtıma döneyim. Bu sene ilk defa tanıtımı yerinde izleme şansını yakaladım. Geçtiğimiz senelerde TRT’nin canlı yayını sayesinde sunumun tamamını izleyebiliyorduk ama yerinden izlemek de ayrı bir deneyim oldu.
Sunum Çırağan Sarayı’nda yapıldı. Buraya da daha önce gitmemiştim, bu açıdan da bir ilk oldu benim için. Tabii böylesine bir mekana da IETT, vapur, tabanvay üçlemesini kullanarak ulaşmak da ilginç oldu. Vızır vızır “jilet” araçlar gidip çıkarken, yanlarından sıyrılıp “Merhaba, ben geldim” tadında güvenlik görevlisi ile kısa bir muhabbetim oldu. “Türkiye Turu tanıtımına geldim” diyerek niyetimi belli ettim, o da “Bisikletle mi ilgili?” şeklinde cevap vererek yukarıdaki tezimi doğrulamış oldu.
Etkinlik 10 – 12 arası duyurulmuş olsa da, sağlam kaynaklardan aldığım bilgilere göre sunumun aslında 11’de başlayacağını (ki aslında çok da gizli bir bilgi değil) ama daha önemlisi muhtemelen belirlenen sürede tamamlanamayıp sarkacağını öğrenmiştim. Yine de vakitlice gidip olan biteni görmek istiyordum, ayrıca bugüne kadar daha çok internet üzerinden konuşmuş olduğum birkaç bisiklet tutkunuyla da tanışma imkanı olursa da kaçırmamak güzel olacaktı.
Bu nedenle 09:15’teki Kadıköy – Beşiktaş vapuruna atladım. 09:40 gibi vardık. Çırağan Sarayı da oldukça yakında olduğundan yürüyerek ulaşmam 15-20 dakikada sürdü. Hava oldukça güzeldi, bu nedenle acele etmeden, keyif alarak yürüdüm. Sanırım 2014’ün ilk yaz müjdecisi günü 19 Mart’tı.
Saraya varınca, güvenlik görevlisi arkadaşla yukarıda bahsettiğim şekilde bir muhabbetim oldu. Sonrasında içeri girip tanıtımın yapılacağı Balo Salonu A’ya yöneldim. Katlar arasındaki yürüyen merdivenler her ne kadar bir saraya yakışmasa da asansör beklemeye gerek bırakmadan hızlıca katlar arasında dolaşmayı sağlıyor. Bu şekilde Balo Salonu A’yı buldum. Salon girişinde ismimi ve iletişim bilgilerimi verip hemen kayıt oldum.
Kayıtla birlikte bir TUR50 torbası takdim edildi. Muhtemelen torba yerine daha şık bir kelime bulabiliriz ama şimdilik böyle idare edelim. :) Bu torbanın içinden TUR2014 tanıtım kitapçığı (parkur bilgileri, katılan takımlar), hem TUR’un geçmişiyle hem de 2014 yarışıyla ilgili detayların bulunduğu ayrı bir kitapçık, TUR2014 posteri ve de bir adet 50. yıl plaketi çıktı. İçinden plaket çıkacak kutu biraz heybetli göründüğünden ve ağır olduğundan eve gelene kadar açmaya çekindim hatta. Ama güzel sürpriz oldu. :)
Türkiye Turu 50. yıl hatıra plaketi, evdeki yerini bulmakta güçlük çekmedi
Torbanın içinden çıkan dosya, poster ve tanıtım kitapçığı
İçeriye girince erken gelmiş olmanın verdiği avantajla kendime güzel bir masa ve sandalye beğenerek oturdum. Misafirleri bekleyen zengin açık büfe kahvaltı hemen dikkatimi çekti. Çünkü insanlar hemen etrafında toplaşmıştı. Kahvaltı ikramı olacağını bilmediğimden, her ne kadar ihtimal dahilinde de gördüysem de riske atmak istemediğim için kahvaltı edip gelmiştim. Bu nedenle açık büfenin keyfini yeterince çıkaramadım. Ben de portakal suyu ve kuruyemiş alarak sunumu beklemeye başladım.
Yavaş yavaş salon kalabalıklaşmaya başlayınca, ben de acaba bilindik simalar görebilir miyim diye etrafa bakınmaya başladım. Bisiklet ile içli dışlı olduğunu bildiğim yaklaşık 10 – 15 kişilik iki grubun dışında, geri kalan katılımcıları çok çıkartamadım. Hatta çıkartabildiklerim de bisiklet ile ilgili isimler değildi. Daha ziyade futbol ile ilgilendiklerini bildiğim spor yazarlarıydı. Aslında futbol yazarları ya da toplu spor yazarları demek lazım kendilerine. Çünkü düzenli bir şekilde bisiklet gibi “amatör” sporlarla ilgili konuştuklarına veya yazdıklarına pek denk gelmedim.
Hatta bana sorarsanız salondaki katılımcılara gidip “Omega Pharma – Quick-Step” deseniz, yüzünde bu adam neyden bahsediyor ifadesini görebileceğimiz insan bulmakta çok zorlanmazsınız. Gönül ister ki bu konuda bir şeyler yapabilelim ama maalesef şu aşamada çok mümkün değil anladığım kadarıyla. Eminim bisikletle çok daha fazla alakalı olup orada olmak isteyen insanlar vardır, bu nedenle umarım böylelerimizin katılımı önümüzdeki yıllarda daha fazla mümkün olur.
Sevgili Ömer Yavru, TRT’nin sunum yayını başlamadan önce tanıtım ve TUR hakkında bilgi veriyor
Mesela katılımcılar arasında sadece 1 tane profesyonel bisikletçi vardı, Ahmet Örken. Kendisi belki de en önemli genç yeteneğimiz. Ama isterdim ki, daha fazla bisikletçimizi görebilelim. Tabii sonuçta bizim bir İtalya gibi, bir İspanya gibi belki de 100’lerce profesyonel bisikletçimiz yok, hatta çok uzağındayız bunun. Yine de mümkün olduğunca daha fazla sayıda bisikletçimizi görmek güzel olabilirdi. Ufak bir not, sunumun sonunda sahne alan isimleri görünce çok sevindim yalnız, bunu da belirtmeden geçmek istemem. Kimler miydi bu isimler, 1960’lı yıllarda TUR’da yarışan bisikletçilerimiz. Anlattıklarını pür dikkat dinledim. (Detaylar sonra.)
Peki TUR’a katılmayı planlayan yabancı takımların bisikletçilerinden de birkaçını görmek şık olmaz mıydı? Ortamın atmosferini değiştirirdi rahatlıkla. Gerçi şu anda sezon başlamış olduğu için, bu tip anlaşmaları yapmak ve yarışlar/antrenmanlar ciddi şekilde devam ederken, bisikletçileri İstanbul’a getirmek hiç kolay değil, ama neden önümüzdeki sene için denemeyelim şansımızı? Belki uzun süredir TUR’a gelen ve iyi ilişkilerimizin bulunduğu bir takım ile bunu başarabiliriz. Mesela bir Andre Greipel gelse, kim sevinmez? :)
Yazı serisinin 2. bölümü için – link.
Sayfanın oluşturulma tarihi: 23 Mart 2014
Sayfanın son güncellenme tarihi: 25 Mart 2014
Takip ettiğim konulardan teşekkür ederim